Bir ay kadar önce Amazon’dan bir sürü kitap siparişi vermiştim. İki yazarın toplamda yedi kitabı. Bu yedi kitaptan dördü İskenderiye Dörtlüsü, Avignon Beşlisi’nden sonra Kıbrıs’ın Acı Limonları kitaplarını okuyup, artık koyu bir hayranı olduğum Lawrence Durrell’ın daha önce okumadığım, daha çok izlenim, gezi yazılarını topladığı kitapları idi. Siparişin üzerinden yaklaşık bir ay geçmişti ve ben kitapları Mart ayının sonunda bekliyordum. Dün bu kitaplardan biri kalınca bir zarfla geldi. Zarfı açarken işle ilgili rutin yurtdışı postalarından birinin geldiğini ama zarfın içinde bu kadar kalın ne olabileceğini düşünüyordum. İçinden kitap çıkınca, beklenmedik bir hediye almış gibi sevindim. Kitabın hediye olarak gönlümde ayrı bir yeri verken, uzun zamandır bana kimse tarafından kitap hediye edilmemiş olduğu düşünülecek olursa kendi kendime acayip güzel bir şey yapmıştım.
Gelen “The Greek Islands” adlı kitaptı. Bu kitap, Lawrence Durrell’ın Yunan adaları hakkındaki izlenimlerini topladığı farklı bir gezi kılavuzu olarak tasarlanmıştı. Yazar önsözünde şöyle diyordu:
“The terms of reference accorded me in the making of this book were generous in extreme; my choice was to be as comprehensive as possible, yet at the same time completely personal. The modern tourist is richly provided with guides and works of reference, particularly about Greece. The idea was not to compete in this field, but simply to endavour to answer two questions. What would you have been glad to know when you were on the spot? What would you feel sorry to have missed while you were there? A guide, yes, but a very personal one…”
Elimdeki kitap kullanılmış bir kitaptı. Genelde kullanılmış şeyleri sevmem. Hele ki kitap, gazete, dergi gibi paylaşıma müsait, ama bence oldukça şahsi şeyleri ilk ben ellemeliyimdir. Bu düşünceme rağmen kullanılmış kitap sipariş etmemin sebebi siparişime karşılık Amazon’dan gelen cevapta söz konusu kitabın baskısının olmadığı, kullanılmışının mevcut olduğu, istersem kullanılmış yollanabileceğinin söylenmiş olmasıydı.
Zarftan gayet iyi durumda bir kitap çıktı. Hatta kullanılmamış zannettim. Kitabın ilk baskısı 1978 yılında yapılmış, bana 1984 yılından, dördüncü basımdan bir nüsha gelmişti. Kapağın altındaki ilk sayfada kitabın hediye edildiği kişiye hitaben yazılmış, “To mother, ..” diye başlayan bir yazı vardı.
Gün boyu içine gömüldüğüm işten öyle bunalmıştım ki, bu kitap ilaç gibi geldi bana. Heyecanla sayfalarını karıştırmaya başladım. Kitap adalarda hayatı yansıtan türlü çeşit, renkli ve siyah-beyaz fotoğraflarla bezenmişti. Bir sayfanın ardı, iki sayfanın arasından küçük bir kağıda düzgün, küçük karakterli bir el yazısı ile yazılmış bir not çıktı. Not, ‘Monique’ adlı birine yazılmıştı. Kitabın sahibi, Monique’in büyükannesi, ilk sayfadaki yazının hitap ettiği kişiydi. İlk sayfanın altındaki yazı Dave ve Ellen tarafından imzalanmıştı. Kitap, büyükanneye, Dave ve Ellen tarafından verilmişti. Büyükanne, Monique’in de bu kitaptan ve içindeki büyüleyici resimlerden hoşlanacağını düşündüğü için ona gönderiyordu. Büyükanne, Monique’in bir öğrenci olarak annesi tarafından Rochester’da onun için organize edilen olağanüstü kurs listesinden ve diğer öğrencilerden hoşlandığını umut ettiğini yazmıştı. Not, Christmas’ta görüşmek dileği ile bitiyordu. O küçük kağıdın kenarına daha da küçük bir yazıyla “Umarım 10. sayfada ‘senin’ adanı bulabilirsin,” diye yazılmıştı. Onuncu sayfada yaklaşık on adet küçük parça parça Ege Adaları haritası vardı.
İpuçlarına göre, arada başka kimse olmadıysa ben kitabın dördüncü sahibiydim. Not kaybolmadan bana ulaştığına göre muhtemelen öyle. Belki de Monique kitabı bir arkadaşına ödünç vermişti ve bu kişi Monique için….diye hikayeyi yazmaya başlamış buldum kendimi.