Tipik bir Pazar günü ve daha fazlasıydı. Sonuçta saat dokuzda tabanlarım şişmişti vallahi. Çok çalıştım yani. O kadar ki bu hafta politikaya atılmak gibi absürdlükler yapacak vaktim olmadı.
Bu yazıyı bloga koyarken havaalanında olacağım. Dört günlüğüne Prag’a gidiyorum. Geçen hafta üç gün Ege Bölgesi’ndeydim. Prag’dan sonra on gün İstanbul’da olacağımı zannediyorum. Bu hafta bu sebepten yazılar aksamasın diye biraz kısa olabilir. Bilemiyorum, belli de olmaz. Bazen seyahatler pek bir verimli de olabilir.
Tüm öğleden sonrayı mutfakta çalışarak geçirdim. Bir ara çamaşır makinesinde sabahleyin yıkanan çamaşırları çıkarmayı düşündüm, sonra yine unuttum. Annem gelince astı.
Yapılacaklar belliydi.
1) Yarın Kemal okula giderken kahvaltı niyetine yiyebilsin diye bir şeyler pişirmeliydim. Bunun için ona çikolatalı ruılolar yapmaya karar verdim. Hazırladığım hamurun yarısı ile de Defidek için tahinli rulolar yaptım.
2) Her sabah bizim Bey’e sandviç hazırlarım. Sabah çok erken evden çıkacağım için bizim Bey’e de kepekli, peynirli ekmek pişirdim.
3) Akşam yemeği için tavuk şinitzel ve salata hazırladım. (Bunun resmini çekmemişim)
4) Her ne kadar annem yokluğumda evde olacaksa da vicdanen rahat hissetmek için ardımda bir kap yemek bıraktım. Portakallı, zeytinyağlı kereviz yaptım. (Fotoğrafta görünüm çok parlak değil ama lezzetli olmuştu)
Bu her şeyin resmini çekme hali de pek bir tuhaf oldu. Zaten çekik gözlüyüm, iyiden iyiye Japon gibi hissetmeye başladım kendimi. Bakalım nereye varacak işin sonu. Normal şartlarda onca seyahatte, bunca yıl toplam on kare fotoğraf çekmemiş, çektirmemişimdir. Bu sefer çantamda bir fotoğraf makinesi ile gidiyorum. Bu arada Japon’lrdan laf açılmışken, haftasonunda Türk bayrakları acılarını paylaşmak üzere yarıya indirilmişti. Umarım en kısa zamanda eski günlerine kavuşur, II. Dünya Savaşı’ndan almadıkları dersi alıp daha fazla nükleer santral kurmazlar.
Güya bir haftalık yazıları yazıp öyle gidecektim. Nerde…Yarından sonrası Allah Kerim. Olmadı kolayına kaçar, bugün pişirdiklerimin tariflerini yazarım. Bir tane Yemekli Öykü kesin. Muhtemelen Çarşamba. Akşamları erken yatmayı başarırsam, sabahları uzun uzun yazarım. Bütün gün toplantılarda ayaklarımı şöyle bir uzatacağım. Oooh..
Prag’la ilgili anlatacak bir şeyleri de yanımda getirmeye çalışacağım. Bakalım…
(Bu arada Euro ne kadar pahallanmış. Peh!)