Etiketler
japonya, nükleer enerji, nükleer kaza, radyoaktif bulaşma, radyoaktivite
Bugün, yazı benim değil. Sayhan Amca’nın (Demet’in babası) 25 Mart 2011’de Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan, şu günlerde kafamızı oldukça meşgul eden nükleer kazalar ve radyoaktivite üzerine bir uzman olarak görüşlerini belirttiği, çok öğretici unsurlar içeren yazısı. Kendisinin izniyle bugün buraya koyuyorum.
JAPONYA’DAKİ NÜKLEER KAZA VE RADYOAKTİF BULAŞMA
Dr.Sayhan Topçuoğlu, Radyoekolog, sayhantopcuoglu@yahoo.com
İçinde yaşadığımız süreç, ülke genelinde toplanacak olan yağmur ve hava örneklerinde tüm radyoaktivite analizlerini sürekli olarak yapmanızı ve radyasyonun etkilerini azaltan kimyasalları hazır bulundurmanızı gerekli kılmaktadır.
Uzun süreç içinde, iç ışınlanmaya neden olan radyoaktif maddelerin insan vücudundaki birikimi, özellikle Nükleer Santral kazalarından sonra anlamlılık içermektedir. Buna karşın, dış ışınlanma ise, radyoaktif madde taşıyan bulutun üzerimizde bulunduğu esnada havadan ve yere yaş yada kuru çökelmeyle birikmiş olan radyoaktif maddelerden kaynaklanmaktadır. Havanın teneffüs edilmesi ile de, iç ışınlanma meydana gelmektedir. Buna karşılık, başımızı yada tüm vücudumuzu kontamine ederek biriken radyoaktif kirleticiler, dış ışınlamaya neden olur.
Çernobil kazası sürecinde, dış kontaminasyona uğrayan sebze örneklerini uzun süre yıkamamıza karşılık, radyasyon düzeyinde bir azalma olmamıştır.131I radyonüklidi (radyoaktif maddesi) en ufak açıklıklardan bile evlerin içine girmekte ve kolay olarak dışarı çıkmamaktadır.
Bu nedenle, Japonya’da pencerelerin açılmaması ve dışarı çıkılmaması önerilmektedir. Havada bulunan radyonüklidler kuru yada yaş çökelmeyle yer yüzüne inmekte ve besin yada içilen suyuyla insana ulaşabilmektedir. Doğu Karadeniz’in Çernobil kazasından sonra diğer bölgelerimize göre daha fazla radyoaktif kirlilik içermesinin nedeni. yaş çökelmenin (yağışlarla) kuru çökelmeye göre, daha fazla etkili olmasından kaynaklanmıştır.
Çernobil kazasından sonra, Japonya’dan Kanada’ya kadar Kuzey Yarım Küre’de bulunan 34 ülkede kazanın etkileri ile ilgili veriler değerlendirilmiştir. Hava filtrasyonu ile elde edilen filtrelerde, gama izotopik analiz sonucu 20 civarında gamma ışını yayan radyonüklid saptanmıştır. Bu radyoaktif maddelerin dışında, havada bulunun diğer radyoaktif maddeler, alfa ve beta spektrometresi ile tayin edilmiştir.
Bu bağlamda, alfa ve beta radyasyonu oluşturan radyoaktif maddelerden, çok uzun fiziksel yarı-ömürleri olan transuranik radyonüklidlerin ve 90Sr’nın konsantrasyonları da ölçülmüştür. Çernobil kazasından sonra, tiroitteki 131I ve tüm vücuttaki başta137Cs olmak üzere bazı gamma yayıcıların ölçümleri birçok ülkede büyük çapta yapılmıştır.
Ülkemizde ise, tüm vücut yükü ölçümleri için, kazadan iki yıl sonra Edirne ve Doğu Karadeniz bölgelerine gidilebilmiştir. Bu aksamanın nedeni, elimizde mobil olarak tüm vücut yükü sayım sisteminin olmayışıdır. Gecikmeli olarak yapılan ölçümler göstermiştir ki, halkımız gamma yayıcı radyonüklidlerden dolayı, iç ışınlanmadan anlamlı olarak bir doza maruz kalmamıştır. Buna karşılık, ülkemizde, 131I için herhangi bir ölçüm yapılmamıştır.
Japonya’daki kazanın ülkemiz üzerinde etkili olup olmayacağını zaman gösterecektir. literatür bilgilerine göre, stronsyum, sezyum, iyot ve transuranik türü radyoaktif maddelerin vücuttan atılımını hızlandıran yada birikimini azaltan bazı kimyasalların olduğu bilinmektedir. Transuranik bir radyoaktif madde olan plutonyum için kullanılacak antidot (panzehir) başka, radyoaktif iyot için kullanılan başkadır. İyot tabletleri için radyasyondan koruyucu yakıştırmasını kullanmak yanılgıdır.
RADYOEKOLOJİ BİLİM DALI
Radyoekoloji bilim dalının ana görevi, çevremize giren doğal ya da yapay radyoaktif maddelerin tüm çevre örneklerindeki düzeylerini, canlılardaki birikim ve atılım kinetiklerini saptamak, ekotoksisitelerini ortaya koymak ve halkımızın alması olası olan doz değerlerini bulmaktır. Ayrıca, bir radyoaktif kontaminasyonda çevresel kirliliği en iyi şekilde gösterecek olan biyo-indikatör organizmaları, kinetik çalışmalar ile ülke genelinde önceden saptamaktır. Türkiye Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde, Radyoekoloji Laboratuarı 1970 yılında Radyobiyoloji Bölümüne bağlı olarak kurulmuştur.
Bu Laboratuar özellikle Çernobil kazası sürecinde, çok önemli görevler yapmıştır. İnsan ve tüm çevre örneklerinde, Çernobil kaynaklı tüm radyoaktif maddelere ilaveten, doğal radyoaktif maddelerin düzeylerini de saptamıştır. Başta radyasyonlu çaylar olmak üzere, halkımızın tükettiği karalahana ve hamsi balığından alması olası olan doz değerlerini de bulmuştur. Yüzlerce uluslar arası ve ulusal yayın yapmış ve çok sayıda, Uluslar arası Atom Enerjisi Ajansı projesi yürütmüş olan bu Laboratuar. 2006 yılında kapatılmıştır (1).
2008 yılına gelindiğinde, İ.Ü.Fen Fakültesi Biyoloji Bölümüne bağlı Radyoekoloji Laboratuarı faaliyetlerini artırmış ve kısa bir süre önce kurulan Radyobiyoloji Bilim dalının önemli bir laboratuarı olmuştur. Bu bağlamda, tüm denizel ortamlarımızı kapsayacak şekilde midyelerde, başta radyoaktivite düzeylerini izleme amaçlı ulusal ve uluslar arası projeler verilmiştir. Midye yaşamayan denizel ortamlarımıza da palamar sistemleri kurularak midye transplantasyonu yapılacaktır. .
SONUÇ
Bir nükleer kazda, radyoaktif kontaminasyon için nelerin yapılması gerektiğini ve alınacak tedbirlerin neler olduğunu ortaya koymak gerekir. Bu bağlamda, radyoekoloji konusunda çalışan bilim insanları ile sorunu ortaya koymak ve çözümler aramak anlamlıdır. Bir yabancı firma, ülkemize nükleer güç santralı kurabilir. Nükleer çevre güvenliği onun görevi değildir.Örneğin, kurucu firma Sinop’a kurulması öngörülen santralın, hamsi popüülasyonu üzerinde yapacağı olumsuz etkiyi düşünmez (2). 1950’li yıllarda, çevre bilinci gelişmeden ve çevre konusunda çalışan bilim insanlarının önerilerine yer verilmeden fabrikaların, Marmara Bölgesinde kurulmaları ivme kazanmıştır. Bugün, Marmara denizimizin içler acısı durumu ortadadır. Önce Nükleer Santral, sonra Nükleer Güvenlik derseniz aynı hatayı tekrarlamış oluruz.
———————–
(1) Topçuoğlu, S Nükleer Güç Santralı ve Radyoekoloji, Cumhuriyet Bilim Tenkil, 1.10. 2010
(2) Topçuoğlu, S. Sinop’a Nükleer Santral Kurulmamalı. Cumhuriyet Bilim Teknik, 14. 3.2009