Etiketler
1600'lerde İstanbul, Antilogus, Boğaz Çocuğu, Caroline Bongrand, kelepir kitap, patlıcan kızartması, İstanbul
Düşük fiyatlı kitap aldınız mı hiç? Ben internetten kelepir kitap almayı çok severim. Sanırım bunu da o vesilelerden biri ile almıştım. Kelepir kitaplar genelde iyi çıkar, insanın ağzına bir parmak bal çalar. Kelepirdirler, onları kimse almamıştır, elde kalmışlardır, ağzınıza bir parmak bal çalınır çünkü bu yazarın Türkçe’ye çevrilmiş başka kitabı, muhtemelen, ne yazık ki bulunmayacaktır.
Bu kitap hakkında yazmak için bilgisayarın başına oturup, biraz bilgilerimi tazelemek üzere internette dolaştığımda gerek yazar, gerek kitaba dair pek bir şey bulamadım. Wikipedia’da yazar ile ilgili Fransızca bulduklarımı yarı İngilizce, yarı Latince’ye dayanarak yorumladığımda yazarın çok sayıda roman ve senaryoya imza atmış olduğunu, eğer gevezeliği keser de anlatmaya başlayabilirsem “Boğaz Çocuğu” ile 2005 yılında Prix Alberto Benveniste Littérature ödülünü aldığını öğrendim.
Kitabı okuduğum zaman, en azından beş yıl evveldi, nerede bilmem, yazarın bir süre Türkiye’de yaşadığını okumuştum. Acayip utanmıştım kendimden. Sebebi de bir yabancının bizi, bizim geçmişteki günlük yaşantımızı bizden daha iyi bilmesi idi.
Aslına bakılacak olursa bu bir masal-roman. Hikaye İstanbul’da 1600’lü yılların ikinci yarısında başlıyor. Hali vakti yerinde bir Rum ailesinin bir erkek çocuğu oluyor, ancak çocuğun sünnetli doğması ile anlatının ilk kırılması gerçekleşiyor. Yanlış hatırlamıyorsam çocuk önce tipik olarak cami avlusuna bırakılıyor, ancak çocuğun kundak bezinde bir Rum aileye ait olduğuna dair işlemeyi gören Müslüman cemaat sahip çıkmıyor çocuğa. Çocuğu, görece fakir bir Yahudi çift evlat ediniyor. Kahramanımızın adı Antilogus. Antilogus, İstanbul’un masal şehri olduğu bir zamanda masalsı bir çocukluk yaşıyor. Hiç beklenmedik olaylar peşi sıra sıralanıyor, Antilogus büyüyor ve kendini macera dolu bir okyanus yolculuğu sonrasında Amerika’da buluyor.
Kitap arkasını okuduğumda, İstanbul’da doğan bir öksüz, Yahudi evlatlığı çocuğun hikayesinin Amerika’ya nasıl bağlanacağını ister istemez, yazarın bu bağlamayı nasıl yapacağını bayağı merak etmiştim. Caroline Bongrand’ın ustalığı burada işte. Hikayenin tamamı olağanüstü olsa da hiçbir ayrıntı okuyanı rahatsız etmiyor, abaratılı gelmiyor. Anlatı içinde taşların hepsi yerli yerinde ve sonuçta, ortaya çıkan muhteşem bir mozaik tablo oluyor.
Özet olarak, “Boğaz Çocuğu,” insanın kendisi, kim olduğu, aile olma, özgürlük ve serüven üzerine kurulu bir büyülü anlatı.Eğer olur da kitabı okuyacak olursanız, “İstanbul’a yaz geldiğinin, her yanı patlıcan kızartması kokusunun kaplaması ile anlaşıldığını” anlatan bölüme gelince lütfen bir duraklayın ve beni hatırlayın.
Kitap, İdefix’te hala satışta. Her D&R’da bulunabileceğini sanmıyorum. Hemen okumasanız bile bir kenara not edin, unutmayın. Yazın tatile çıkarken yanınıza alırsanız, ya da bir sebepten bir süreliğine eve mahkum olursanız, garanti veriyorum pişman olmazsınız.
Ahh super! Gecen gün aldım bu kitabi, yorum arıyordum ki sizin yorumunuza rastladım. İlk fırsatta okuyacağım.
Bu arada, Can Yayınları ile ilgili bir kampanya var D&R da, bazı kitaplar 4 TL den satışta, o fırsattan istifade aldığım kitaplardan biri.. Siz de rastlarsanız, çok güzel kitaplar var, kaçırmamak lazım..
Her ne kadar D&R’a gıcık olsam da Can Yayınları’nın söz konusu kampanyasından ben de beş tane kitap aldım, ikisi Patricia Highsmith. Okuma listeme aldım, heyecanla sıralarının gelmesini bekliyorum. Siz Boğaz Çocuğu’nu hiç bekletmeyin, okuyun derim. Farklı bir keyif alacağınızdan eminim.
Yazınızı şimdi okudum ve Idefix’teki fiyatına baktım hemen, kelepir durumda değil ama başka mağazalara da bakacağım. Merak bu sonuçta, uyandı mı giderilmesi lazım. Ayrıca yazarın sel Yayıncılık’tan çıkmış bir kitabı daha var: Maximum. (Ben de sizde merak uyandırayım biraz)
Blogunuzu bugün keşfettim ve hepsini bugün okuyamayacağımı anlayınca sadece kitap yazılarınızda karar kıldım -sadece bugünlük, devamı gelecek-. Eee, siz yıllardır yazıyorsunuz, birinin gelip de bir günde okuması çok sinir bozucu geliyordur kulağa muhtemelen. Ama itiraf edeyim, böyle bir huyum var, sevdiğim bir blog bulunca -sevdiğim bir roman gibi- bitirmeden rahat edemiyorum. Tüm yazılarınız için vee kitap listeme sayenizde 10 kadar kitap eklendi, bunlar için de; teşekkür ederim.
Sevgiler, Sevi
Sevgili Sevi,
Süper olmuş. Ne sevindim bir bilsen. Benim gibi bir kitap tutkunu için kitapları sevdirmek, kitaba ilgiyi etrafıma bulaştırmak bir çeşit misyon. Bu blogda bir şekilde bu misyona hizmet etmek için var. Bol kitaplı günler, keyifli okumalar dilerim.