Etiketler

, , , ,


Bu hafta iki film seyrettim. Kabaca bakıldığında ortak yönleri çok, başlangıçları farklı, anlatımları farklı, çizgileri farklı, tanımları farklı, sonları farklı. Her ikisinde de bir çift ve bir çocuk var. Birinde iki insan durduk yerde hayatlarına bir çocuğun girmesiyle çift oluyor, diğerinde ise bir çiftin hayatlarından çocuklarının çıkmasıyla birbirinden uzaklaşan yaşamları anlatılıyor. Biri romantik komedi, diğeri duygusal trajedi (bu tanımı ben bulmuş olabilir miyim? Biraz uydurdum galiba). Her ikisini de tereddütle seyretmeye başladım. Biri tereddütümü yersiz çıkardı, diğeri ise tam beklediğim gibiydi. Önce sevmediğimi anlatayım. Yemek yerken yemeğin sevdiğim kısmını sona bırakmak gibi hoşuma gideni sonra anlatayım.

RABBIT HOLE

Yönetmen: John Cameron Mitchell

Oyuncular: Nicole Kidman, Aaron Eckhart, Dianne Wiest

Filmlerin adları Türkçe’ye çevrilirken neden ilgisiz isimler veriliyor, anlam veremediğim filmlerden biri. ‘Rabbit Hole’ aslında filmi anlatan çok iyi bir metafor. Nedendir anlamadım, ‘Mutluluğun Peşinde’ diye adlandırılmış.

Başrolünde Nicole Kidman, dört yaşındaki çocuğunu bir kaza sonucu kaybeden bir anneyi oynuyor. Biz kazanın üstünden sekiz ay geçtikten sonra olanları izliyoruz. Çocuğun odası, evdeki izleri hala korunmaktadır. Buzdolabının üzerinde dört yaşındaki çocuğun okulda yaptığı resimleri asılıdır. Her ne kadar çift bir aradaymış gibi dursa da aralarındaki uçurum gün be gün açılmaktadır. Baba anneye göre daha iyi durumda görünmekte, normal hayata dönmeye çalışmaktadır ama akşamları çocuğun eski video kayıtlarını izlemekten kendini alamaz.

Bir gün, ölen çocuğun annesinin sorumsuz kız kardeşinin hamile olduğunun ortaya çıkması ile annenin bastırılan duyguları da artık iyice su yüzüne çıkar. Bir taraftan kendi annesini, oğlunun ölümüyle otuz yaşında ölen erkek kardeşinin ölümünü bir tutmakla suçlarken, bir taraftan da oğlunu öldüren kazaya sebep olan genci takip eder ve acıların üstesinden üzerlerine gidelerek gelinebileceği umudu ile onunla diyalog kurmaya çalışır. Bu sırada eşi ile yaşamları birbirinden iyice uzaklaşır.

Ben filmin buralarında bir yerlerde, içimi bağlayan kasvete yenik düşerek uyudum. Bir ara uyandım, anne ile kazaya neden olan çocuk ‘paralel evrenler’ hakkında konuşuyordu. Buna rağmen devam etmeye çalıştıysam da olmadı. Sonunda yine uyandım, öylece bitti film.

Nicole Kidman’ın ve Dianne Wiest’in oyunculukları gerçekten iyiydi ama konu olarak film beni sarmadı.

LIFE AS WE KNOW IT

Yönetmen: Greg Berlonti

Oyuncular: Katherine Heigl, Josh Duhamel, Josh Lucas

Bir çift var, birbirlerini seviyorlar. Kadının en yakın arkadaşı ile adamın en yakın arkadaşının aralarını yapmaya çalışıyorlar, olmuyor. Sonra bu çift evleniyor ve bir çocukları oluyor. Diğer adam ve kadın, evlenen bu çiftle ilgili olarak birçok defa karşılaşsalar da her karşılaşmalarında birbirlerinde hoşnut olmadıkları biraz daha anlaşılıyor.

Bir gün, evli olan çift bir kaza geçiriyor ve ölüyorlar. Bir yaşındaki çocukları vasiyetleri gereği mahkeme tarafından en güvendikleri ancak birbirlerine tahammül bile edemeyen bu arkadaşlarına veriliyor. Değil birlikte olmak, kısa süreli karşılaşmalarda bile arkadaşlarının hatırına olsa dahi birbirine katlanamayan bu iki kişi, kendilerini aynı evde yaşar ve birlikte bir çocuk büyütmeye çalışırken buluyorlar. Olaylar da bundan sonra başlıyor.

Filmin ilk kısımlarında gayet önyargılı idim. Tipik bir Amerikan filmi ile karşı karşıyaydım işte. Muhtemelen bir sabun köpüğü olacak, ertesi gün pek bir şey hatırlamayacaktım. Nitekim öyle oldu ancak seyrederken gayet eğlendim. İyi vakit geçirmek, çocuk büyütmek hakkında fikir edinmek, çoktan unutulmuş olan çocuk büyütme çilelerini hatırlayıp çocukları büyütmüş olmaya şükretmek  için Pazar günü seyredilebilecek bir film.