Mor Fil’in Seyir Defteri

~ Kendi kendime, öylesine…

Mor Fil’in Seyir Defteri

Daily Archives: 15 Mayıs 2011

KADIKÖY SOKAKLARI

15 Pazar May 2011

Posted by Selgin BİBER in Neresi

≈ 2 Yorum

Etiketler

kadife sokak, Kadıköy, kadıköy balık pazarı, kadıköy sokakları, mercan kokoreç, rexx sineması, trip

Dün aylardır planladığımız şeylerden birini yaptık, Kadıköy’e gittik. Vav, ne müthiş bir iş! Bizim için öyle. İnsan çoluk çocuk öyle öğrenciyken olduğu gibi aklına geleni zırt diye yapamıyor.

Aslına bakılacak olursa, gitmemiz artık bir zorunluluk olmuştu. Bu blog işi yüzünden ömrüm boyunca olmadığım kadar fotoğraf düşkünü olmuştum. Fotoğraf makinemizin pili şarj tutmadığından fotoğrafları Blackberry’le çekip kendime mail atıyordum ve bir kare fotoğraf için  bayağı gereksiz bir işlemler silsilesi ortaya çıkıyordu. Pil için Yazıcıoğlu’na gitmişken elbette kapalı ve yağmurlu günlerden sonra yüzünü göstermiş olan güneşin bize sunduğu bu güzel günde Kadıköy’ün tadını çıkarmamak olmazdı (Ne cümle kurdum be!)

Benim dershaneye başladığım, 1991 yılı ile karşılaştırınca dünkü Kadıköy bambaşka bir yerdi. O zamanlar, fast food’un yeni yeni popülerleşmesi ile  postanenin orada bir iki tane kafeterya-lokanta arası bir iki yer vardı. Mesela eskiden Postanenin tam karşı köşesinde kaset satan (CD değil!) bir yer, (Seyhan Müzik miydi?) varken şimdi çağımıza uygun bir Starbucks hizmet veriyor.

Girdik Starbucks’ın oradan, yukarı Balık Pazarı’na doğru çıkmaya başladık. Aklımızda bira-kokoreç var. Mercan eskiden ne olduğunu hatırlamadığım bir yere, köşebaşına çok katlı bir yer açmış. Dışarıda da masalar var. Oraya oturmadık. Eskiden Sargın’la Mercan’ın yan yana olduğu yere gidecektik. Anladığım kadarıyla Mercan Kadıköy’deki tüm kokoreç piyasasını ele geçrimiş. Sargın yoktu. Daha yukardaki en eski Mercan’a gidip tahta sandalyelerimize oturduk. Eskiden olduğu gibi. Eskilerden bir şey yoktu ama orada. Kaz. Gelene gidene musallat olan beyaz kaz yoktu. Yüzü aşina garsona sorduk, kaz ölmüştü, iki yıl kadar oluyordu. Demek en iyi ihtimalle iki yıl önce gelmiştik. Söylemeye gerek yok kokoreç de bira da süperdi. Tam tetemaniynen.

Sonra kalktık, yukarı Bahariye’ye doğru yürümeye koyulduk. İleride sağda, mutfak eşyelerı satan bir yer görmemle olduğum yere çakılıp kalmam bir oldu. İçinde her şey ama her şey vardı. Hemen gözüme ekmek tahtaları çarptı. Boy, boy. Aklımda şöyle ekmek yaparken fırına sokulabilecek bir ekmek tahtası almak vardı. Bir de kullanmakta olduğum ekmek tahtası iyice eskimişti. İçeri girdim, biraz biranın da verdiği hafif neşeyle satıcıya ekmek tahtalarını gösterip , “Bu fırına girer mi?” diye sordum. Doğal olarak adam boş boş baktı bana. Neşem derha kaçtı tabii. Açıklamak gereği duydum. “Ekmeği tahtanın üzerinde pişirmek için,” dedim. “Evde ekmek mi yapacaksınız?” diye sorduğunda tipik bir durumla karşı karşıya olduğumu anladım. Bir kitapçıya girip de bir yabancı bir yazarın adını söylediğinizde satıcının bir araba markası adı teleffuz etmişsiniz gibi davranması gibi bir şeydi. Kabul, biraz abartılı bir örnek oldu ama kitapçılarda sorduğum kitabı görevliden önce bulduğum bana çok olmuştur. Muhtemelen o adam o dükkandaki bir sürü şeyin ne işe yaradığını bilmiyordu. Bu arada, aldığım ekmek tahtası bambu olmasından ötürü ısıya dayanıksızmış. Üstünde yazıyordu.

Yukarı Bahariye’ye yürümeye devam ettik.

Bahariye ne kalabalıktı. Hem de ne güzel bir kalabalıktı. Genç, yaşlı, kadın, erkek, çoluk çocuk. Caddeye çıktığımız yerde sağ hemiparetik bir amca bir banka oturmuş bir taraftan piyango satıyor, bir taraftan yanında oturanlarla sohbet ediyordu. Karşıdan bir oğlan kız arkadaşına sarılmış geliyordu. Çook güzeldi, çook. Umutlarımız canlandı.

Eski McDonald’s’ın sokağından aşağıya inmeye karar verdik. McDonald’s açıldığında orta iki veya üçteydim, galiba. Ne büyük olaydı, McDonald’s’da bir şeyler yemek. Bir de o çocuk harçlığıma göre ne de pahallıydı.

Rexx’in önünden geçerken Kadife sokağa girip çıktık. Yanımda boyu boyumda oğlum, önümüzde pusette kızım o sokaktan yürümek garip bir duyguydu. İşte “Trip” oradaydı. Birer bira daha içmek için acayip bir istek duyduk ama katlı otoparktaki arabamız taksinin bagajına sığmayacağı için vazgeçtik.

As Sineması’nın karşı tarafında kalan okulun graffitili duvarının önünden geçip, Seven Sanat Galerisi’nin arasından aşağı inerken, açılan mekanların sayısına hayret ettik. Bir akşam gelmeli Kadıköy’e, çocukları evde bırakmalı, dedik. Rakı-balık yapmalı.

Sonra Nezih’in sokağında köşede Burger King’de kısa bir ihtiyaç molası verdik. Beyaz Fırın’a doğru yürürken, nişan çiçeklerimin alındığı küçük Sabuncakis çiçekçisinin önünden geçtik. Arabaya giderken Starbucks’dan kahve almaya niyetlendim ama kuyruk gözümü korkuttu.

Artık arabaya binmiş, arkada çocuklar,  eve dönerken, Akmar’ın önünden geçtik. Dersaneye giderken  evdekilere derse geç kalıyorum bahanesi uydurup, Pendik’ten ders saatinden en az iki saat önce Kadıköy’e gelişlerimi, yukarı katta sahaflarda, aşağıda plakçılarda geçirdiğim saatleri, ilk Queen plağımı alışımı anımsadım.

Sonuç olarak, güzel bir gün geçirdik ve bundan sonra burada kendi fotoğraflarımı kullanacağım.

Bu bloga eklenen en son yazılardan haberdar olmak ister misiniz? Lütfen posta adresinizi bırakın.

Diğer 682 aboneye katılın

BEN DE BURADAKİ KİTAPLARI OKUMALIYIM DİYORSANIZ…


idefix Satış Ortağı

Ne aramıştınız?

Mayıs 2011
P S Ç P C C P
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031  
« Nis   Haz »

günceller

actifry Alzheimer Hastalığı Antakya barcelona barış bıçakçı benjamin parzybok Berlin bira Birecik blog bulgur pilavı cenevre cevizli ekmek diyet domates domatesli ekmek domingo kitap e-ekmek atölyesi ekmek ekmek makinası günün menüsü havaalanı hayaller imza: karın Islak Köpek Kokusu Kadıköy kadınlar kek kitap eleştirisi kitaplar kitap tanıtımı kitap yorumu koltuk kopenhag kurabiye kızlar lazanya lezzetli öyküler makarna Mathias Enard mayalı hamur mutfak New York Norveç okuma listesi okur notu paris patates peynirli ekmek pilav rejim roka salatası rüya Selimiye sevdiklerim seyahat Siri Hustvedt su süt tavuk Tirza unutmak uçak walter benjamin yaşlılık yekta kopan yumurta YİTİK ÜLKE çocuk çocuklar örgü öykü İmza: Kızın İstanbul şarap

Son Beş Yazı

  • LVIV – UMOS 6
  • KOPENHAG – UMOS 5
  • SÖĞÜT / SELİMİYE – UMOS 4
  • PAMPOROVO – UMOS 3
  • Perde Arası

Ne hakkında yazmışım

  • Alıntı
  • Bilimsel sekmeler
  • Bir Film Hakkında
  • Bir Kitap Hakkında
  • Bir Kişi Hakkında
  • Bugün Ne Pişirsem
  • Dialoglar
  • Ekmek
  • Neresi
  • SAĞLIKLI BESLENME, SAĞLIKLI YAŞAM
  • Sağlıklı ve Lezzetli
  • UMOS
  • UYGUNSUZ ÖYKÜLER
  • YAŞ ALMA
  • Yemek Tarifi
    • Klasik kokteyller
  • ZGZT
  • İşte Öyle Bir Yazı
    • Yazı Egzersizleri

Gelenler gidenler...

  • 836.280 hits

Off ne yazıymış ama… kaçırdıysan hâlâ okuyabilirsin

  • ANGOSTURA BITTERS
  • KIZARTMADAN, AZ YAĞLI KADINBUDU KÖFTE
  • INCENDIES
  • ETLİ EKMEK
  • KARA TAVUK
  • İNTİHAR DÜKKÂNI / Jean Teulé
  • SOMON TAVA
  • VEDAT MİLOR, ÇİBÖREK ve SONRASI
  • DOMATESLİ ve SOĞANLI EKMEK
  • SIRÇA FANUS / Sylvia PLATH

Blogroll

  • Atalet
  • Ayşe'nin Kitap Kulübü
  • Banu'nun Dünyası
  • Bir Tek Aşk
  • KakaraKikiri
  • Lale'nin Bahçesi
  • Leylak Dalı
  • Mindmills
  • Qunegond'un Penceresinden

Gevezelikler

Hata: Twitter yanıt vermedi.Lütfen birkaç dakika bekleyip bu sayfayı tazeleyin.

Geçmiş Zaman Olur Ki…

Her hakkı saklıdır…

Bu blogda yayınlanan her tür yazının, blog yazarı tarafından başka bir kaynak gösterilmedikçe, her hakkı saklıdır. İzinsiz olarak kısmen alınmamalı ve çoğaltılmamalıdır. Aksi takdirde gerekli işlem yapılacaktır...

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Diğer 618 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...