Herşey nasıl da birbiriyle bağlantılı, en azından benim için. Zor bir günün ardından yaptığım yemek de aynı benim kafamın içine benziyor. Tadı güzeldi belki ama görüntüsü kafamın içi gibi karman çormandı.
Bu haftayı ve bir de önümüzdeki haftayı atlatabilseydim. Perşembe gidiş, cumartesi dönüş. Pazartesi gidiş, perşembe dönüş… hem de Barselona! Ruh öyle yorgun ki, onca hayali kurulmuş olan Barselona hiç heyecanlandırmıyor.
Bu gece olmaz ama belki de gitmeden “Vicky, Christina, Barcelona” yı bir daha seyretmeli. Yaşlanıyor olmaktan mıdır, nedir… insan okuduğu kitapları tekrar okumak, izlediği filmleri tekrar seyretmek, sevdiği müzikleri tekrar dinlemek istiyor. Belki de sadece yorgunluktan bildiği sularda yüzmenin vaat ettiği konfordan faydalanmak için.
Galiba sonunda yaz geliyor. Mayıs’ın onbeşinde akşam balkonda oturup keyif yapıyoruz ve oradan oraya koştururken sadece keyifli bir yaşlılığın hayalini kuruyoruz. En azından ben bu hayalin sahibiyim.