Etiketler
altın balık, bremen mızıkacıları, hansel ve gretel, kibritçi kız, kurbağa prens, kurşun asker, kırmızı başlıklı kız, masal, pamuk prenses, rapunzel
Bir gün bir erişkin, bir çocuğu öğlen uykusuna yatırmak üzere masal anlatmaya kalkışır. Önce hangi masalı anlatacağına karar veremez. Çocuğun kurttan hoşlanmadığını bildiği için Kırmızı Başlıklı Kız’ı anlatmayacaktır. Zaten oldum olası Kurt’un, Kırmızı Başlıklı Kız’a karşı uygunsuz hisler beslediğinden kuşkulanmıştır. Hansel’le Gretel çok vahşi, Altın Balığı yakalayan Balıkçı masalında Balıkçı fazla saftirik, karısı ise küçük hesaplar peşinde koşan çok beter bir kadındır. Kibritçi Kız ise hayatta da bir çocuğa anlatılmayacak, anlatılması halinde çocukluğa dair ileride ruhi travma olarak benliğe kazınabilecek bir masaldır. Kurşun Asker masalı bir çocuğun ruhuna çok ağır gelebilecek trajik bir aşk hikayesidir, bu zamanda öyle aşklar olmadığına göre bir kız çocuğunun zihni abuk sabuk bulandırılmamalıdır. Rapunzel insanın klostrofobisini azdırır, maazallah çocuğu huy sahibi yapabilir. Bremen Mızıkacıları çocukta var olan özgürlük duygularını kabartabilir, Kurbağa Prens masalını dinledikten sonra prense dönüşecek hayaliyle önüne gelen her hayvanı öpmeye kalkabilir. Sonunda erişkin, Pamuk Prenses’te karar kılar. Onun da sonunda prens, prensesi yedi cücenin önünde öpmektedir, pek de içine sinmez ya, olsundur.
Erişkin (E) : Bir varmış, bir yokmuş.
Çocuk (Ç) : Yok mumuş?
E: Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde…
Ç: Saman nemiş?
E: Eee…saman? Atların yediği otmuş.(Kalbur neydi? Allah’tan onu sormadı!)
Ç: Hımm…
E: Uzaklarda, orman içinde çoook güzel bir ülke varmış.
Ç: Çok mu uzakmış?
E: Uzakmış.
Ç: …
E: Bu ülkenin bir kralı, bir de çook güzel bir kraliçesi varmış.
Ç: Kraliçe güzel mimiş?
E: Evet çok güzelmiş.
Ç: (Erişkin masalı durduk yere kesmiş gibi) Sonra?
E. Bu kralla kraliçe çok mutluymuşlar ama..
Ç: Mutlu mumuşlar?
E: Evet, ama bebekleri olmuyormuş.
Ç: (Üzgün bir sesle) Bebekleri yok mumuş?
E: Yokmuş.
Ç: Neden bebekleri yokmuş?
E: Olmuyormuş.
Ç: Neden?
E: Bilmem…sonra gel zaman, git zaman…,
Ç: Nereye gitmiş?
E: Kim gitmiş?
Ç: Kral!
E: Kral bir yere gitmemiş.
Ç: Kraliçe güzel mimiş?
E: Evet, çok güzelmiş.
Ç: Bebeği yok mumuş?
E: Yokmuş. Bir gün bebeğinin olacağını öğrenmiş.
Ç: Kim söylemiş? Bebekleri olmuş mu?
E: Evet, yeterli bir zaman geçtikten sonra bebekleri olmuş.
Ç: Bebekleri ne zaman olmuş?
E: Güzel bir bahar sabahı, kuşlar cıvıldar, kediler miyavlarken kraliçe Pamuk Prenses’i doğurmuş.
Ç: Kediler miyavlıyomumuş?
E: Evet.
Ç: Adı Panuk mumuş?
E: Evet.
Ç: (Güler)
E: Neden gülüyorsun?
Ç: Konik. Panuk isim olmaz.
E: İşte bu prensesin adı Pamuk’muş.
Ç: Olmaz ki!
E: Neyse… Kralla kraliçenin bir bebeği olduğunu duyan periler görmeye gelmişler.
Ç: Periler mi gelmiş?
E: Evet, iyi dileklerini vermek için gelmişler.
Ç: Ne vermişler, altın mı?
E: Biri demiş ki prenses gülünce yüzünde güller açsın, biri demiş saçları samur gibi olsun, diğeri, kaşları keman, kirpikleri ok gibi olsun demiş.
Ç: Keman ne?
E: Güzel ses çıkaran bir müzik aleti.
Ç: Kaşlarının sesi mi çıkıyomuş?
E: Lafın gelişi. Periler kısacası çok güzel bir kız olsun demişler. En sonunda da kötü cadı gelmiş, dumanların içinden çıkmış, bir kahkaha atıp gitmiş.
Ç: Koyktum!
E: Korkma, ben buradayım. Sonra zaman geçmiş, bebek prenses büyümüş.
Ç: Büyümüş mü?
E: Evet.
Ç: Abla kız prenses mi olmuş?
E: Eveeet!
Ç: Eeee..anlat!
E: Pamuk prenses çok uslu bir kızmış.
Ç: ….
E: Annesini hiiç üzmezmiş. Annesi ne derse ‘tamam, annecim’ dermiş.
Ç: (sesini inceltip, dalga geçerek) ‘ Tamam, annecim’
E: Sen de benim pamuk prensesimsin değil mi?
Ç: (düşünür, gayet kararlı bir sesle) Hayır, ben Panuk Prenses değilim.
E: Peki.
Ç: Değilim!
E: Tamam.
Ç: Sonra?!
E: Sonra bir gün annesi ölmüş.
Ç: Ölmüş mü?
E: Ölmüş.
Ç: Neden?
E: Meme kanserinden!
Ç: Kanser ne?
E: Başlarım masalına da kanserine de! Ne ya? Masal anlatmanın da, dinlemenin de bir raconu vardır!