Etiketler

, , ,


Eve dönüş zamanı. Geçen hafta iki gece-üç gün Antalya, bu hafta üç gece-dört gün Barcelona fazla üst üste geldi. Binbir manevra öncesinde gitmemin olası olduğu, Haziran’ın ilk haftasındaki Toronto ve Boston seyahatlerini düşününce, gitmeyecek olmaktan ötürü içimi derin bir sevinç kaplıyor. En azından on gün evdeyim. Mutluluk verici.

Dün akşam toplantınınİspanyol katılımcılarından aldığımız tavsiyeyle Rastaurant Barceloneta’ya gittik. Barcelona’da restoran, kafe ve barların yoğun olarak bulunduğu, “Barceloneta” denen bölgede, ikinci marinada yer alan bir restorandı. Gittiğimizde saat sekiz buçuktu ve ilk müşterilerdendik. Bilenler bilir, İspanya’da insanlar bize göre daha geç yemek yiyorlar. Servis sekiz buçukta açılıyormuş. Saat on gibi koca restoranda tek boş masa kalmamıştı ve müşterilerin çoğunun İspanyol olmasından ötürü iyi bir yerde olduğumuz belliydi. Tabağımıza gelen yemeklerden biri Paella’ydı ve bu sefer gerçekten güzeldi.

Yemek öncesinde bir alış-veriş merkezinde çoluk çocuğa bir şeyler aldım. Zara’da kasada beklerken elimdeki beş parçanın dördünün etiketinin üzerinde “Made in Turkey” yazması ve Türkiye ile karşılaştırınca fiyatların üçte bir daha ucuz olmasında cidden bir ironi vardı.

Dün öğlene doğru, toplantıdayken yayınevinden aradılar. Tipik geri çevirdim, öğlen yemeğe çıkınca aradım. “Lezzetli Öyküler” matbaadan çıkmıştı. Aralık sonu-Ocak başında başlayan maceramda sona artık çok yakındım. Kaç tane istediğimi sordular, bugün elimde olacağını söylediler. Yani yarın sabah ofise gittiğimde, ilk eserimi masamda beni bekliyor bulacağım. Farklı, değişik bir duygu. Bakalım okuyanlar benim anlatmak istediğimin ne kadarını anlayacak, beğenecekler mi, benzerlerinden farkını görecekler mi? Başkalarına benzetileceği kesin, tek endişem de bu. Ama “Lezzetli Öyküler”i kendisi yapan çok önemli özellikleri var benim gözümde. Bakalım, göreceğiz. Yarın “Lezzetli Öyküler” in fotoğrafını kitabımı elime aldıktan sonra bloga koyacağım.

Artık bir kere daha valiz toplamalıyım. İncelikle çantamı yerleştirmeliyim ki, dün aldıklarım sığsın ve çantamı bagaja vermek zorunda kalmayayım. Çünkü uçak akşamüstü saat 5 sıralarında İstanbul’a inecek ve muhteşem İstanbul trafiği beni bekliyor olacak. Bu yüzden on dakika bile çok önemli. Home… sweat home….