Etiketler

, , , ,


Grupfoni, Grupanya, Şehir Fırsatı vs. yi duymuşsunuzdur. Ben, bir internette para harcama heveslisinin önde gideni olarak, bu uygulamaları geç fark ettim. Bir de baktım ki, etrafımda birçok kişinin elinde deste deste buralardan alınan indirim kuponları var. Lakin bu uygulamalardan faydalanmak da bir marifet. Öncelikle altın kural şu, son kullanma tarihlerini geçirmeyeceksiniz. Yoksa, geçmişler olsun, indirim kazanıyorum derken bir de bakmışsınız durduk yerde havaya para vermişsiniz.

Fark etmesine fark ettim de mkadar yararlandığımı söyleyemem. Sebebi de yukarıda bahsettiğim gibi son kullanma tarihleri filan bana uymaz, ben kaçırırım. Buna rağmen arada dayanamayıp aldığım kuponlar oluyor, o zaman da ciddi anksiyete yaşamama rağmen ancak son kullanma tarihinden bir iki gün önce kullanabiliyorum.

Zaman zaman bu kuponlar büyük bir fos çıkabiliyor. Mesela yemek için gittiğiniz yerde ciddi bir aşağılanmayla karşılaşabiliyorsunuz ya da satın almış olduğunuz menü anlatılandan çok zayıf çıkabiliyor veya bir kola ekstradan istediğinizde “Bunun için para ödemeniz lazım,” gibi asap bozucu bir cevapla karşılaşabiliyorsunuz. Bazen de Mezzaluna gibi bir yere gidip normalde nasıl yemek yerseniz yiyor, iyi hizmet alıyor ve az ödüyorsunuz. Bizim Mezzaluna maceramız komikti. Her biri kırk lira değerinde iki kuponumuz vardı. Pizzalarımızı yedik, altmış iki lira elli kuruş hesap geldi. Kuponlarımızı söyledik. On yedi lira elli kuruş alacağımız kalınca bir tiramisu ve bir kola daha sipariş ettik. Bu seferde garson, iki lira aştığımızı söyledi. Kuponlara ilaveten on lira verdik çıktık ama durumumuz bize fazlasıyla tuhaf geldi.

Bugün, son kullanma tarihi yaklaşan başka kuponlarımızı değerlendirmek üzere Ortaköy’e, Şişistanbul’a gittik. Son maceramız eve yakın diye gittiğimiz Bostancı CızBız Köfte rezaletinden sonra had safhada temkinliydik. Saat henüz bir olmamamıştı, Ortaköy’deki yeme içme yerleri ya henüz açılıyordu ya da açık olanlarda insanlar kahvaltı ediyorlardı. Öncesinde ulu Google’a sorduğumda Şişistanbul’un sinagogun arkasında olduğunu öğrenmiştim. Saat daha erken olduğu için biraz sokak aralarında dolaşıp meydana çıktık, Defi güvercinlere yem attı. Kem, beleş ve ucuz şeyleri sevdiği için Şişistanbul konusunda çok heyecanlıydı, artık daha fazla dayanamadı, sinagoga doğru yürümeye koyulduk. Sora sora bulduk. Sokak arası, küçük, dışarıdan gayet temiz ve düzenli görünen bir yerdi.

Dediğim gibi, masaya otururken gayet tedirgindik ve kendimizi sonrasında kumpir veya kokoreç olasılığına hazırlamıştık. Menümüzde çorba, zeytinyağı ve nar ekşisi, acılı ezme, roka, piyaz, acılı soğan kavurma, acı biber turşusu ve 15 çöpten oluşan çöp şiş vardı. Sesi zor çıkan, hatta zaman zaman  dediğini anlayamadığmız, çok nazik bir garson bize servis açtı. Çorbalardan birini mercimek, diğerini domates söyledik. Güya mercimek çorbasını Defi’ye içirecektim, o içmeyince ben içtim, çok lezzetliydi. Domates çorbasını Bizim Bey içti, bir zamanlar Bolu’da sırf domates çorbası içmek için durduğumuz Ulusoy tesislerindeki gibi güzel olduğunu söyledi. Çorbalardan sonra masada zeytinyağı ve nar ekşisi, acılı ezme, roka, piyaz, acılı soğan kavurma, acı biber turşusu yerini aldı. Hepsi ama hepsi çok güzeldi, özenle hazırlandıkları belliydi ama acılı soğan en mükemmeliydi. Tedirginliğimiz yerini çöp şişlerin gelmesini beklerken sabırsızlığa bıraktı. Çöp şişlerden birini dana, diğerini ciğer söylemiştik. Danayı Kem yedi ve ağzına attığı ilk lokmada söylediği şey “Mmm, ne kadar da yumuşak,” oldu. Ciğeri Bizim Bey’le ikimiz paylaşacaktık ama yemeye başladıktan sonra  paylaşmak beni kesmedi, ilave bir porsiyon daha ciğer çöp şiş söyledik. Böylelikle benim nicedir ‘cartlak kebabına’ duyduğum hasretim bir nebze dinmiş oldu. Şöyle bir atıştırırız diye oturmuştuk ama bayağı bir doyduk. Şükür eve de, işe de uzak diye düşündüm, yoksa ben buranın müdavimi olurdum.

Bir menü için 27 lira yerine 13,5 lira vermiştik, bir de ekstaralar için 22,5 lira ödedik.

 

Dönüşte kendime bir bileklik ve toka aldım. Bileklik 7,5 liraydı. Çok beğendim, taşları gerçek, kendisi altın olanından Bizim Bey’e sipariş ettim. Dönüş yolunda üstüne bir de güzel uyku çektim, rüya bile gördüm. Gözümü açtığımda Kem’e maket almak üzere Palladium’a gelmiştik. Bizim Bey beni uyandırdığında ne kadar derin uyuyormuşum ki beş saniye kadar oryantasyon sağlayamadım.

Sonuç olarak elimizdeki kuponları yanmadan harcamış, üstüne de keyif almıştık. Bir daha kupon mupon almam diyordum ki bugün yediğimiz yemek fikrimi değiştirdi.