Etiketler

,


Yarın yine yol var… Bu yazın başıydı, çocukları bırakıp yazlıktan İstanbul’a dönüyorduk galiba, yolda Bizim Bey araba kullanıyordu,

“Aaa…gördün mü, önümüzden uçup giden leylekti!” dedim.

“Eee…?” dedi Bizim Bey.

Neydi yani, ne anlamı vardı leylek görmenin?

“Havada uçan leylek görürsen, o yıl çok gezersin,” dedim.

“Ben görmedim, sana da çok lazımdı, seyahatler yetmiyordu, sen gördün,” dedi.

İçime bir kuşku düştü. Leylek gördüm diye bir de var olanların üstüne mi seyahat edecektim? Henüz bilmiyorum.

Yol…yarın Adana’ya. Adana’ya en son altı yıl önce yine iş için gitmiştim. O gidişten aklımda sadece havaalanının şehre çok yakın oluşu kalmış. Başka da hiçbir şey hatırlamıyorum. Ancak çok daha eskiye dair başka bir şekilde hatırlıyorum Adana’yı…Uzun hikaye, başka bir zaman anlatırım.

*

 Yazılacak yazılar var ama okunacak kitaplar da var ve de dahası dışarı çıkmak için dürtükleyen öyküler. Mesela BAZI ŞEYLER var. Bugün sabah işe gelirken yolda BAZI ŞEYLER’i düşünüyordum. Anladım ki yine kapı önüne öbeklenmeye başlamışlar, bir zaman sonra kapının ardında homurdanmaya sonra da kapıyı yumruklamaya başlarlar. Sonra…sonra da LEZZETLİ ÖYKÜLER’de olduğu gibi beni umursamaz çıkarlar ortalığa.

Yollarda ayrılık olsa da işte bu sebepten biraz bana umut veriyor. Tam da böyle zamanlarda yollarda insanın zihninde beklenmedik pencereler açılıveriyor, içeriye hiç beklenmedik parlak ışıklar doluyor.

Hayatımızda BAZI ŞEYLER var, mesela bidon var, mesela iğne, guguklu saat, paspas, fincan, kapı, kemer var…bir sürü şey var…gidilecek yollar, okunacak kitaplar, yapılacak işler, büyütülecek çocuklar, pişirilecek yemekler, kulağı çınlatılacak dostlar, kavuşulunca öpülecek sevgililer ve de görülecek rüyalar var…