Etiketler
“Ishmael bir gün yağlı balina eti kazanının içine temizlemek için girer. Orada parlak metal yüzeyi temizlerken kazanın özel bir kıvrıma sahip şekli onu bir keşif yapmaya sevk eder. Sikloid boyunca kayan bütün cisimler, herhangibir şey hangi noktadan bırakılırsa bırakılsın tam olarak aynı zamanda aşağı iner.
Ishmael yağlı balina etiyle dolu kazanın gecenin içinde kaynayıp fokurdayışını seyrederken, zihninde ölüm ve delilikle ilgili marazi düşünceler belirir. Öyle ki, sonunda uykuda mı yoksa uyanık mı olduğunu kestiremez hale gelir.”
Ishmael Herrmann Melville’in ünlü romanı Moby Dick’in kahramanıdır. Melville, bu romanında zamanın ve deliliğin, çokluğun ve tersine dönmenin sembolü sikloidler üzerinden hikayesini anlatır. Bu temaları Hoffmann ve Schumann da eserlerinde işlemişlermiş.
Moby Dick’i henüz çocukken okumuş, bir nebze sıkıcı bulmaktan ötürü zorlukla bitirebilmiştim. Klasik müzik severim ama Bach’ı pek de Beethoven’dan ayıramam. Hoffmann’a gelecek olursak uzun zamandır okuma listemde kendisinin dilimizdeki Seçme Masallar adıyla eseri mevcut ve sıra bekliyor.
Mobius Dick’in konusuna gelecek olursak…
Bir gün fizikçi John Ringer’in telefonuna tuhaf bir mesaj gelir: Beni ara:H
John bu mesaja pek mana veremez ama mesajın kendisine farklı çağrışımlar yaptırmasına da engel olamaz. Acaba bu mesaj eski, hatta çok eski kız arkadaşı Helen’den mi gelmektedir?John kafası karışık şekilde “Fasit Siklodiler” adlı edebi bir tartışma oturumundan kendi öğrencisi Dan’ın yönetimindeki nükleer tıp merkezine doğru bir bakıma bilinmeyene doğru ilerlerken, başka bir düzlemde adının Harry olduğunu öğrendiğimiz geçmişi hakkında hiçbir şey hatırlamayan bir adamın tıbbi durumunun düzmece şekilde iyileştirilmesini okuruz.
Üçüncü düzlem ise İsviçre dağlarında bir kliniktir. Buraya gelen Schrödinger adlı, Einstein’ın gölgesinde kalmış bir kuantum fizikçisinin kendisini kendisine ispatına tanık oluruz.
Bu kitapta kimler yok ki…Baştan başlayacak olursak, perde Herrmann Mellville’in Moby Dick’i ile açılıyor. Arkadan Thomas Mann ile Büyülü Dağ ve Buddenbrook Ailesi geliyor. Bundan sonra sırayı şaşırabilirim. Schumann ve Kreislerina, Goethe ve Bettina von Arnim, onun kızı ve Schumann’ın karısı Clara, Brahms, Joseph Joachim, Nietzsche ve Zerdüşt, Marlowe ve Doktor Faustus, E.T.A Hoffmann ve Kedi Murr’un Hayatı ve Fikirleri …
Yazar bu kitabı okumak, dahası zevk almak için bazı temel şartları baştan sıralamış gibi. Az da olsa kuantum fiziği bilmeli, klasikleri okumuş olmalı ve biraz da klasik müzik bilgisine sahip olmalısınız. Tabii paralel evrenleri unutmamalı, ona da çoktan inanmış, kendi teorilerinizi üretmiş olmalı, dolayısıyla bu kitabı okurken bir bakıma teorilerinizin sağlamasını yapmalısınız.
Yine ukalalık olacak biliyorum ama tüm bunların var olmasından ötürü olsa gerek, ben okurken çok zevk aldım. Anlatımın yer yer durağanlaştığı yerlerde bile her sayfayı büyük bir merakla çevirdim.
İnanıyor, başkalarının da paralel evrenler hakkında neler düşündüğünü bilmek istiyorsanız eminim siz de okurken en az Fringe seyrediyorkenki kadar zevk alacaksınız ve bu farklı yaklaşım sizi ayrıca mutlu edecek.
Kitabi biraz önce bitirdim ve tadı damağımda kalakaldim. “Kedi Murr”u ararken sayfanizi buldum, paylaşmak istedim..
KEsinlikle güzel olduğu konusunda hemfikirim. Sevgiler…