Etiketler

, , , , , , ,


Okumakta olduğum kitabı yarım bırakmaya karar verdim. Yoksa böyle giderse içimi dağlayan sıkıntı yüzünden bir ayda filan bitiremeyeceğim, bütün okuma planım alt üst olacak.

Mümkün olduğunca okuduğum kitabı bitiririm. Temelde üç sebebi var. Birincisi yazarının emeğine saygı, ikincisi okumak için ayırdığım zamana acıma, üçüncüsü de verdiğim paraya kıyamama.

Lakin bu bitap ne yazık ki devam etmek için tüm bu sebeplerimi ortadan kaldırmış bulunmakta. Yazarın emeğine nispeten hala saygı duymakla birlikte artık, özellikle de yaratıcılık anlamında,  çok da emek harcamadığını, harcıyor olsa bile bana yetmediğini düşünmeye başladım. Nedeni de nedense her kitabında karakterlerin birbirlerini andırmaları, bazen sanki biri başka bir kitaptaki karakterin ağzından konuşuyormuş hissini yaşatmaları. Bu durumda sanırım yazar karakterleri oluşturmakta ciddi bir kısır döngü içinde debeleniyor.

Baş karakterlerin de sürekli looser olmaları ama aslında hiç de bunu hak etmedikleri geyiğinden de sıkıldım.

Karakterlerin hepsinin aforizma adı altında sürekli tumturaklı laflar etme çabaları ise beni eni konu boğdu.

Evet, bu kitabın konusu temelde ilgi çekici, güncel toplumsal halimize muhakkak ki ayna tutuyor ama ben gerçekten yukarıdaki nedenlerden artık dayanamıyor ve üçlemenin ikinci kitabını da almış olmama karşın paramı da gözden çıkararak bu kitabı okumaktan vazgeçiyorum. Kendim için.

Mehmet Eroğlu’nun ciddi bir okur kitlesi var, lütfen beni mazur görsünler. Ben bu yazarın dünya görüşüyle bana gösterdiklerini sevmiyorum. Hele ki, kadınlar için yazdıkları beni cidden rahatsız ediyor. Nasıl tanımlayacağımı bilemiyorum ama hoşuma gitmeyen bir taraf var.

Mehmet Eroğlu okumam sadece Fay Kırığı-I ile sınırlı değil. Diğer kitaplarının hepsini okudum. Bazılarını ise zaman aşımı sebebiyle iki kere okumuşluğum bile vardır. O zamanlar da hatırlıyorum, sıkılmıştım ama demek ki tahammül edebilmişim. Evet, artık bir daha Mehmet Eroğlu kitabı okumamaya kesin karar verdim.

Eğer biri okursam ikiyi de okuyacağım ve ebatından ötürü şimdiden feci zaman kaybı gözüküyor. Ola ki ikiyi de okursam üçü de gidip alacağım,  o zaman da benim için zaman kaybına ilaveten para kaybı olacak.

Bu arada Fay Kırığı I ve II’yi isteklisi olursa karşı taraf ödemeli olarak derhal gönderebilirim. Maksat param boşa gitmesin, kitabı bari birisi okusun. Hele ki bu seveni olursa daha iyi olur.

*

Dün akşam yeniden örgü örmeye başladım. Hafta sonunda Erenköy’deki yüncüye uğramıştım, kışlık yünler gelmemişti. Kendime şöyle atkı-şal arası bir şey örme niyetindeyim. Mümkünse gri-siyah tonlarında kırçıllı bir alacağım. İp alana kadar evdeki mevcut bir çile ile deneme mahiyetinde altmış ilmekle başladım.

Öyle çok bir şey bilmem örgü konusunda. Haroşa, düz ve lastik örebilirm, o kadar. Ancak haroşayı pek severim.

Dün haroşa üzerine deneysel desen girişiminde bulundum. Bayağı başarılı oldu. Bir sırayı örerken bir kesip bir boş atıyorsunuz, sonraki sırayı da tamamını örüyorsunuz. Ortaya güzel, delikli bir desen çıktı. Biraz ilerleyeyim, gösteririm.

Belki bugün eve dönüşte Bostancı’ya çarşıya uğrar ip bakarım, gönlüme göre.

Oh be…kış iyi ki geldi!