Etiketler

, , , , , , , ,


Çok zamanım yok, kısa kısa yazmalıyım. Neden mi? Bizim Bey, oğlanı basketbol okuluna götürdü, Defi de onların peşine takıldı. Evde kendime ait geçirebileceğim, bir buçuk bilemediniz iki saatim var. Öyle kıymetli. Hadi başlayayım son günlerde neler olduğunu anlatmaya…

–         Defi okula başladı. Aslında zamanı çoktan gelmişti ama koşullar uygun değildi. Bizim Bey işe gitmek için sabah 06:30 da ben de 06:45 de çıkıyorduk. Benim seyahatlerim var, ben olmadığımda Bizim Bey’in beni telafi etmesi güçtü, zira her gün Bostancı-Gaziosmanpaşa güzergahını katediyrdu. Gelin görün ki, kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş misali, birkaç hafta içinde her şey halloldu. Bizim Bey Kadıköy tarafına geldi. Biz de derhal Defi’nin okula gidişini planladık. Geçtiğimiz Pazartesi öğleden önce Bizim Bey’le önce evin yakınındaki yuvaya gittik ama kulübeden bozma bu yuva hoşumuza gitmedi. Oradan çıktık,  sevgili KakaraKikiri’nin kardeşinin Ataşehir’deki yuvasına gittik. Biz müdire hanım ile konuşurken Defi sınıfa çıktı ve orada kaldı. Defi’yi bırakıp KakaraKikiri’nin yuvasına Acıbadem’e gittik. Sonunda Ataşehir’deki yuvada karar kıldık ve Defi de okula başlamış oldu. Hafta boyunca Bizim Bey her gün yuvada kalış süresini biraz daha uzatarak Defi’yi okula götürüp getirdi, Defi alıştı ve hayatımızda yeni bir sayfa açılmış oldu.

–         Defi okula başlayınca bakıcıya ihtiyacımız kalmadı ve onu işten çıkarma işi bana düştü. İyi bir işveren olarak isterse iş bulana kadar yarı ücretle ev işlerine devam edebileceğini söyledim. Tahmin edileceği üzere ziyadesiyle duygu sömürüsüne maruz kaldım. Siz de anlayışla karşılarsınız ki kadını evde boş oturtup bir de dünyanın parasını veremezdim. Sanırım ay başından sonra gelmeyecek. Sanırım, diyorum çünkü daha teklifime cevap alamadım. Bir de böyle ağırdan satıyorlar ya kendilerini, gerçekten içim şişiyor.

–         Bu aralar örgüye fena sardırdım. Örgü benim uyku kovucum. Şöyle söyleyeyim, dün gece örgü başında, bitireceğim diye gece ikiye kadar oturdum. Yıllar vardır ki, Okan Bayülgen’in programnını seyretmemiştim. Bu sayede seyretmek kısmet oldu. İki haftadır örmekte olduğum şalımı bitirdim. Kendimle gurur duyuyorum.

–         Dün şalın son ip yumağına başlayınca Defi’yle yüncüye gidip ona süveter için ip aldık. Bulsak çocuklar için olan küçük, plastik şişlerden alacaktık. Bulamadık. Sipariş ettik, bayramdan sonra Defi’nin de şişleri geleek. Örebileceğinden değil ama maksat eli değsin, alışsın. Bu sabah Defi’nin isteğiyle aldığımız rengarenk iple ona süveter örmeye başladım. Biraz renkler bana kıro geldi ama Defi çok mutlu. Daha başlar başlamaz gidip gelip bakıyor, ne zaman bitecek diye.

–         Ne zamandır canım çekiyordu. Sabah kahvaltıyı toplar toplamaz zeytinyağlı sarmaya giriştim. Allah sizi inandırsın çok güzel yapmışım, anneminki gibi olmuş.

–         Ekmek tariflerini deneyip olmadığını yazan kişi iki gündür kafamı kurcalıyor. Bir nevi suçluluk hissediyorum, insanların malzemeleri zayi oldu diye. Ama ekmek pişirmede tecrübe ve deneyim gerçekten önemli. Misal ben de dün çuvallamaktan kıl payı kurtardım. Akşam aile yemeğine makineyi ayarlayıp gitmiştim. Bir de geldim, programın bitmesine 1,5 saat var ve hamur olmamış. Zaten haznenin içindeki çavdar ekmeğiydi, ölçüsü zaten zor tutuyordu. Meğer hazne yerine oturmamış. Baştan yeniden çalıştırdım, ya nasip diyerek. Çok kabarmadı ama kuşlara da yar olmadı. İçine iyi ceviz koymuştum, en çok da onlar ziyan olacak diye korktum. Tıkız ama lezzetli bir ekmek oldu. Kahvaltıda yedik, güzeldi.

–         Dün bir film seyrettim. Değişikti ama heyhat doktor olmak ve de nörolog olmak çok kötü fena bir şey. İyi düşünülmüş, farklı bir konuydu. Filmin adı “Faces in the Crowd” idi. Milla Javovich oynuyordu. Nörolog olmayanlar seyredince daha çok zevk alır eminim. Bugün bir aksilik olmazsa “Margin Call”u sayredeceğiz. Filmde Kevin Spacey var, Jeremy Irons var…

–         Bunca şeyin arasında pek kitap okuyamıyorum ama Cuma günü yeni bir kitaba başladım. Aslında niyetim 1984’ü yeniden okumaktı. Malum 1Q84 çıktı, benimki de yakında Amazon’dan gelir. Neyse bundan sonra sıra 1984’ün kesin. Ne okuduğuma gelirsek, Ağaçkakan / Tom ROBBINS. Ben bunca kitap okuyup hiç Tom Robbins okumamıştım. Olsun, şimdi okuyacak bir sürü Tom Robbins kitabım var.

–         Şimdilik bu kadar yeter. Örgümü alıp “Game of Thrones”u seyretmeye oturacağım. Yedinci bölümdeyim. Tavsiye ederim. Size iyi Pazarlar.

(Olası imla hataları için kusura bakmayın, gerçekten acelem var. Hiç olmazsa onlar gelene kadar bir bölüm seyredeyim 🙂