Etiketler
bostancı, hayvan pazarı, kurban, sağlık sistemi, yabancı doktor
Bugün biraz köşeyazarı havasında takılmaya karar verdim. Malum, rahmetli babamın benimle ilgili kurduğu sınırsız hayallerden biri de buydu. Bu yazıyı onun ruhuna adıyorum ve kafamı kurcalayan, canımı sıkan iki konu ile ilgili fikirlerimi aktarmaya başlıyorum.
BOSTANCI’DAKİ HAYVAN PAZARI
Halkımızın gözbebeği çok sevgili İstanbul Büyük Şehir Belediyesi (konunun Kadiköy Belediyesi ile ilgisi olmadığını araştırmalarım sonucunda öğrendim) semtimize iki hafta kadar önce hayvan pazarı kurdurarak bizleri onurlandırdı. Böylesine mübarek bir vazifeye biz semt sakinleri olarak ahır kokulu havayı teneffüs ederken ezamızı çekmek suretiyle rızamız dışında dahil edildik. Bu zamanda şehrin göbeğinde benim ölçü birimimle “HAYVAN” kadar bir hayvan pazarı var. Eski Pazar yerinde ya da şöyle söyleyeyim, Bostancı Gösteri Merkezi’nden sonraki halı shaların bitiminden başlıyor ve tünele kadar gidiyor. Hadi ben bizi geçtim. Bu hayvan pazarının karşısında bir ilköğretim okulu var. Bu çocuklara yazık değil mi? Ne için bu çocuklar bu rezilliğe katlanıyor? Eski zamanlardan kalma bir efsanenin yıllık olarak anılması ve dini görev adı altında bir sürü hayvanın katledilip israf edilmesi uğruna (Bu sözlerime kızanlar olacak biliyorum ama ne yazık ki, bir taraftan da bakılınca böyle görülüyor). Ben o çocukların yerinde olup sabahtan akşama, haftalarca o kokuyu bu sebeple solumaya mahkum edilseydim o çocuk aklımdan neler geçerdi acaba?
Eğer birilerinin inançları, yaşam tercihleri benim yaşamımın içine giriyorsa ben buna itiraz ederim. Dün akşam evde kapı, pencere kapalıyken evimin salonu insanlar dini inançlarını yerine getirecek diye ahır gibi kokuyorsa ve ben bu kokudan öğürecek hale geliyorsam karşı çıkarım.
Herkese saygılı olacaklarını söyleyenlere duyurulur!
YABANCI DOKTOR
Ha ha ha…Bu halka müstehaktır.
İşin aslını bilmek isteyenlere kendi teorimi açıklıyorum: Yabancı doktor adı altında kim gelecek biliyor musunuz? Zamanında Türkiye sınırları içinde bir tıp fakültesinde okuyabilme yetenek ve kapasitesini gösteremeyip birtakım manevi bağlantılarıyla Türki cumhuriyetler, Azerbaycan gibi ülkelerde abudik gubudik tıp fakültelerinde okuyup doktor olanlar ya d bu ülkelerin vatandaşlarından maneviyatı kuvvetli olanlar. İşte bunları oralarda okuttular, doktor yaptılar ama adamlar kanun yüzünden Türkiye’ye gelemiyordu, oldukları yerde ya 80-100 dolara çalışmak zorundaydılar ya da burada manifaturacılık, mütehattlik, vs yapıp aldıkları güzide diplomalarını çekmecede saklamak zorundaydılar. Artık bu diplomalar çerçeveletilip duvara asılabilir. Zamanında TUS’u kazanamayanlar için benzer bir uygulama vardı. Gidip bir başka ülkede ihtisasa başlıyor, sonra da bakanlığa başvurup ihtisasınıza Türkiye’de devam edip sonunda da Türkiye’de uzman doktor olarak çalışma hakkı elde ediyordunuz.Kişiler arası haksızlığa yol açması sebebiyle açılan davalar sonucunda bu uygulama kaldırılmıştı. İşte bu yapılmaya çalışılan da onun bir başka versiyonu.
Dediğim gibi bu benim varsayımım.
Bu konu gündeme geleli beri aklımdan çıkmayan bir şey var. Çook eskiden Azerbaycanlı bir çocuk hekimiyle çalışmıştım. Çocuk hemataloğu idi. Lakin hemogram okuyamıyordu, çocuğun hastalığı ne olursa olsun tek tip reçete yazıyordu. Ama Türkçe konuşuyordu, biraz aksanlı ama olsun. “Öksürüyorum” dediğinizde öksürdüğünüzü anlıyordu ama neden öksürdüğünüzü bulabilmesine imkan yoktu.
Ey halk! Gününü kurtarmaya çalışırken ciğerini kaptırdın haberin yok.
Benim gönlüm ferah. Benim durumum sağlam. Ben doktorluk yapmayan bir doktorum en nihayetinde. Ailemin de bunların eline düşmesine mani olabilirim, hadi biraz daha kapsamımı genişleteyim, bizim sitedekileri de kurtarırım. Gelecek doktorlarla da meslektaş olarak fazla da muhattap olmak zorunda kalmayacağım ama nereye kadar?
Ben sağlık sistemimizi pazarda satılan güzel görünen, ucuz jajnjanlı kıyafetlere benzetiyorum. Elinize alır bakarsınız, görünüm gayet iyidir ama biraz kalitesi düşük görünür. “Aman,” dersiniz, “Beymen’e Vakko’ya onca para vermeye ne gerek var?” Giydiğiniz günün akşamına kalmadan ağzı burnu bir yana gider, hele bir yıkadınız mı içinizden artık yer bezi bile yapmak gelmez.
Tuhaf bir benzetme oldu değil mi?
Neyse ya…bana ne insanlar ha kurban kesmiş, ha kendini kurban etmiş!
Çok haklısınız, bizim ülke olarak gelişmememizin başlıca sebebi de bu efsane niteliğindeki inançlar değil mi zaten? Ama ne yazık ki dediğiniz gibi her şey müstehak bize…
Var ya…biz geri gider ileri gitmeyiz. Öyle acıklı halimiz.
her iki yorum da bayağı sert olmuş Doktor Hanım… bu konuların sizi ziyadesiyle rahatsiz ettiği anlaşılıyor.
biz de bu bayrama şimdilik ailecek bir kurt kurban vererek başladık… hayırlara vesile olsun… gece arabanın önüne fırlamış hayvancık, kendisi ölmüş, arabada bayağı hasar var.
kazasız belasız, keyifli bir bayram diliyorum size ve ailenize
Eh, köşe yazısı yazıcam diye başlamıştım, değil mi?
Herkese benden de kazasız belasız bayram dilekleri…
Canım benim, işe giderken Carrefour ve Metro’nun önünden geçerken bile arabanın içi hayvan kokusu doluyor, uzun süre maruz kalmak zorunda kalmak beter olsa gerek. Resmen şehrin göbeğine bu kadar çok ve kısa aralıklarla satış yerleri koymaları ilginç hakikaten. Bu vecibeyi yerine getirmek isteyen nerede olsa alır zaten, bu kadar herkesi rahatsız etmeye kimin ne hakkı var?
Doktorlar konusunda da haklısın. Zaten bu eski Rus cumhuriyetlerinde geçerli olan tıp bizdekinden bayağı farklıymış, bizdeki bilimum Tatar, Gürcü, Ukraynalı bakıcılardan biliyorum. Daha neler göreceğiz bakalım. Gerçi bizim Türkler’den de işini laylaylom yapan yok mu? Ayça’yı acile Kartal Devlet hastanesine götürdüm de, oradaki nöbetçi doktor, şu meşhur puan sistemi yüzünden akciğer filmini de çektirtip, buna rağmen 12 saatte 1 Iburamin Cold içirin diyerek gönderdi. İnan bana kulağına bakmayacak mısınız, ciğerini dinlediniz mi, zatüre geçmişi var dememe rağmen. Ki biliyorsun ben senin kızdığın internetten doktorluk öğrenmiş hastalar gibi ukalalık da yapmam. Lakayıtlığını görünce, kibarca rica ettim de, diğer doktor baktı. 1 saat sonra evde ben nefes alış sayısı dakikada 30’un üzerinde sayıp(daha önceki tecrübemizden), bir şeyler ters gidiyor diye, 2. bir yere götürdüm. Sonuç zatüre, 3 gün hastanede yattık. İşini sevgiyle, şevkle, keyifle yapanlar diliyorum. Size de iyi bayramlar. Kazasız belasız gidin gelin Urfa’ya. Oradan yeni maceralarını bekliyoruz.
kurban konusuna hiç girmeyeceğim.. bunun kokusu kadar.. daha derisinin bağışı var.. kesmeyip parasını bağışlayanların bağışlarının akibeti var.. götürüp çocuk esirgeme darülacezede kesenlerin etini kimin yediği var..
ayrıca nasıl olduysa bu kez dört günle kaldık ama genelde bütün hafta tatil olması var.. o arada hastanelerde yatan hastaların ya o taraf ya bu taraf olması var..
konu geniş..
doktorlara gelince..
bi de bu türki cumhuriyetler gibi.. hocanın okullarından mezun olan yabancı uyrukluların tıp fakültesi bitirmiş tipi var.. brine yarayacak da kime diye meraktaydım.. öğrendim.. kime yaramayacağı belli..hastalara..
tepkimiz aynı..haha.. kaşınanı kaşırlar.. da.. kim anlayıp idrak edecek ..
halka sorarsan pek memnun.. doktorunu görüyor.. tetkikini yaptırıyor.. ilacını da almış eline..
herkes sen ben ve kakara kikiri gibi.. birşeyler yanlış diye bakmıyor..
gerekeni yaptım rahatlığı içinde oturuyor..
ben nasıl olsa kendimi ailemi ve siteyi korurum.. blogdan dostları da.. ..
bunca yıldır çalışıyorum kendimce.. konsültanlarım da belli.. ne gam der..
iyi yolculuklar diler.. keyifli bayramlar olsun diye eklerim.. =)
Aynı hisleri taşıyoruz Atalet’cim.
Zaman zaman mesleği özlüyormuşum, öyle diyorlar. Birisi sağlıkla ilgili bir şey sorduğunda, ufak bir şikayetini söylediğinde çok belli oluyormuş.Bense özlememeye, mecbur kalmazsam dönmemeye yeminliyim. Tek bir sebebi var o da kendime bunca şeyi hak görmemem. Siz direnen arkadaşlara bol sabır, gayret ve kuvvet diliyorum.
Her ne kadar artık ben de kesintisiz, uzun bayram tatillerinden faydalanabiliyorsam da karşıyım bunlara. Sanki çok zenginiz de çalışmama lüksümüz var.
Dediğim gibi bugününü kurtarmak peşinde olanlar yarınlarını bu adamlara ipotekleyip yok saymaya mahkumlar.
Ben hepsinden geçtim de…yavruları nasıl kurtarırım bu mantıksızlıklar ülkesinden bilmiyorum. Anne babaları yüzünden toplumun asıl büyük çoğunluğundan öyle kopuk yetişiyorlar ki! Doğru yapıyoruz derken çocuklarımıza ileride acı vereceğiz diye korkuyorum.
Sana da iyi bayramlar dilerim.