Etiketler
dudak patlaması, evde haftasonu, karalahana sarması, pazar, ts
Sayılı haftasonlarımdan biriydi. Bir de önümüzdeki haftasonu var, sonrasında artık soranlara Şubat’ta görüşürüz diyorum. Öyle yani. Bu dolu haftasonları içinde işe ait olanlar da var, özel planlara ait olanlar da…Ama böyle evde malaklamasına geçirecek zaman bir daha zor bulurum gibime geliyor. En zaından yerine getirmem gereken üç bebek hayırlama filan var. Neyse…Cumartesi ile başlayalım…
– Bizim eve mantolama yapılacak. Cts. Onun ön hazırlıklarıyla geçti. Şimdilik Dijitürk çanak antenini iptal ettik, çatıdan hat çektirdik. Birincil çoğul zamir kullansam da bunu Bizim Bey yaptı ki, böyle zamanlarda kedisiyle gerçekten had safhada gurur duyuyorum.
– Defi cts sabahı itibariyle uyandıktan sonra zırıl moduna bağladı ki bu tamamiyle içimizi dağlamaktan başka bir işe yaramadı. Sonuçta Dijitürkçü işini tam bitrimek üzereyken Defi açılır kapanır sandalyeden düşmek suretiyle dudağını patlattı. Sonra da direkt en uysal moda bağlandı.
Pazar…
– Sabah Defi ultra şiş bir dudakla uyandı. Ultra nazlı ve zırıl mod devam etti.
– Kahvaltıdan sonra Bizim Bey, Kem’i basketbol okuluna götürecekti lakin Defi’yi bu arada oyalamak gerekiyordu. Ben de onlarla aynı zamanda evden çıkıp ananaeyi evinden Defi ile alma fikrini yürürlüğe soktum.
– Anane bize geldi. Defi mutlu oldu. Ananeyle Defi oyun hamuru oynarken ben de karalahana sardım. Bizim Bey karalahana fikrime sabahtan sıcak bakmadığı için ona yedi sekiz tane kuru kabak doldurdum.
– Annemle oturduk, örgü örmeye koyulduk. Annem ördüğüm hırkanın, bitirdiğim arkasının çok geniş olduğunu, sökmeme gerektiğini söyledi. Birecik’te başalarken kayınannem de Defi için geniş olduğunu söylemişti. Annem söyleyince sökmeye karar verdim. Halbuki ben örgünün söküleninden nefret ederdim.
– Annem Zeyno’ya mor renkte bir jile örüyordu, lakin annem de omuzlarda hata yapmıştı. “Sök,” dedim(!) .Yaka ayırmına kadar söktü, içim rahatladı.
– Biizm Bey, Kem’in basketbol antrenmanını takiben hasta vizitinden geldi.
– Karalahana sarmasının yanına çoban salata ve annemlerin yazlıkta kestiği makarnadan yaptık, yedik.
– Sonra annem gitti. Dilinde “Gideyim ben, gideyim,” nakaratı vardı.
– Öğleden sonra vurdulu kırdılı bir film seyrettik, ben o arada biraz örgü ördüm.. Biz öyle modern aileler gibi kendi seyrettiklerimizi çocuklardan pek sakınmıyoruz. Çocuklar da galiba o arada monopipi oynadılar.
– Film daha bitmemişti ki hatırlamıyorum neden gerildik, dışarı çıkmaya karar verdik, eve yakın bir AVM’ye gitik, falan filan…
– Tüm bunlardan size neyse ne!…. (Galiba bunları yazmak beni ayrı bir daralttı 😦
hehe.. yumuş günü derdik biz de böyle pazarlara..
benim beynimin gün sonunda yumuşaması dışında bi yumuşlama olmazdı gerçi.. =)
20lik .. hepimiz alfa karakteriz ondan böyle oluyordu dedi geçenlerde..
aman analize de başladı diye sevdim ben de..
=)
atalet..
Valla çok güzel bir pazar günüydü. Bir de Defi akşamüstü yine vızırtıya başlamasaydı, akşam da tam yatmak üzereyken Bizim Bey’i hastaneden çağırmasalardı ne iyi olurdu…
Alfa karakterleri beğendim, her ne kadar ne demek istediğini pek anlamdımsa da olsun.