Etiketler

, , ,


Norveç’teyken olağandışı, unutulmaz bir yemek yedim. Bunu kesin defter’ime yazmalıyım, dedim.

Restoranın adı R/R, Renaa Restaurant idi. Yemeğe dair fotoğraf yok, baştan söyleyeyim. Dünyanın ünlü şeflerinden biri olan Sven Erik Renaa’nın mutfağından çıkan, her biri adeta sanat eseri olan bu yemekleri yerken fotoğraf çekme görgüsüzlüğünü elbette yap(a)madım. Sekiz tabaktan oluşan bu acayip serüvenden sonra öğrendiklerim ve bana kalanlar:

 – Yemek (gurme, gusto) literatüründen bir deyim: “Amuse Bouche” Yemekten önce servis edilen, menüde yer almayan, tamamen şefin seçimine dayanan, genellikle uygun bir şarap eşliğinde servis edilen, misafirleri sonrasında servis edilecek yemeklere hazırlayan, bir bakıma şefin tarzı hakkında minik bir fikir vermeyi amaçlayan, birkaç lokmayı geçmeyen, ekstra olarak faturalandırılmayan bir tabak. New York’un ünlü şeflerinden Jean-Georges Vongerichten’in tanımıyla amuse bouche, “büyük bir şefin küçük lokmalar halinde büyük fikirlerini anlatmasının en iyi yolu”. Bizim amuse bouche’muz çatalla yenmeye başlanan ama kaşıkla bitirilen bir tabaktı. Sonrasında da neredeyse yediğimiz hemen her tabakta durum böyle oldu. Yemek bittiğinde ise anladık ki, evet, ilk başta yediğimiz o birkaç küçük lokma herşeyin özetiymiş.

– Şaraplar… Şaraptan az biraz anlarım ama o akşam bir kez daha tecrübe ettim ki, her yemek her şarapla yenmez. Herşeyden önce şarabın kokusu tadından çok daha güzel ve lezzetli olabilirmiş. Başlangıçtaki şampanya dışında yedi şarap içmişiz. Onların isimlerini unutmamak için aldım.

– Garson ve sommelier böyle bir yemekte şeften sonraki en önemli kişiler. Yemeğin ve eşliğindeki şarabın anlatım tarzının çok iyi belirlenmiş olması gerekiyor. Gördüğüm şu ki, garson tabağı şef kadar özümsemiş olmalı ki, yemeği sunarken söyledikleri ne ezber kokmalı ne de eksik kalmalı. Sommelier ise yemeğin neden bu şarapla servis edildiğini, misafiri bilgisiyle ezmeden anlattı mı, zaten ilk lokma ile koca bir tabağı silip süpürmüş hissi yaşanıyor.

– Bu yemeği cumartesi akşamı yedim ve ondan sonra yediklerimin hiçbiri tad vermiyor.

 – Sonuç: böyle bir yemeğe iyi bir para ödeniyor ama bence yemekten ve şarap içmekten gerçekten hoşlanan herkesin yaşamında böyle bir deneyimi yaşaması gerekli. Bana soracak olursanız, bir yaz tatile gitmeyip böyle bir yemek yiyebilirim.

Öyle yani…