Etiketler
Kaç kişiye nasip olur bilemem ama tesadüfler sonucunda dolaylı da olsa çocuklarımı her birini anlatan iki ayrı kitap edindim. Soldaki kitap oğlum, sağdaki kızım için. Bundan sonra bunları kılavuz kitap olarak yanımdan yöremden ayırmayacağım.
Tabii bunların birer de hikayesi var, olmaz mı?
Takip edenler biliyor, yakın zamanda bir yazı yazdım, başlığı “Hadi!…” idi. Sevgili okuyuculardan birinin (Serpil) yorumu ile bu kitabın varlığından haberdar oldum ve hemen edindim.
“Unutkan Erkekler ve ‘Hadi’leyen Anneler” de bir erkek çocuğunun doğumundan büyüyüp eş oluşuna, hatta yaşlanmasına kadar olan bir süreç psikolog Fatma Torun Reid tarafından farklı bir üslupla ele alınıyor. Her bölümde konu ile ilgili fazla uzun olmayan psikolog görüşü verildikten sonra kutucuklar içinde konuya yönelik olarak madde madde gayet akılcı öneriler sunuluyor. Mesela ben aslında hadi’leyen olarak sorunun yarısından çoğunun benden kaynaklandığını, haid’lememin çözümleyici olmadığını işi daha çok kısır döngüye soktuğunu öğrendim.
İkinci kitap ise kızımı anlatıyor (bayağı indirekt ama olsun, yol değil sonuç önemli) çünkü prensiplerime aykırı diye yazmamıştım ama artık oğlumun kitabı da olduğuna göre yazabilirim. Benim 3,5 yaşındaki kızım bundan 1,5 – 2 ay kadar önce “yıkanmak istemediğini” net bir şekilde açıkladı. Önce ciddiye almadık, “bacak kadar çocuk karar mı alırmış,” “biz isteyince zorla da olsa banyo yapar,” dedik ve gördük ki ne yaparsak yapalım, onu yıkayamayacağız. Zor da kullansak, tatlı dille ikna etmeye de çalışsak, kısmen verebileceğimiz tavizleri de versek başaramayacağımızı gördük. İşte o an tutuştuk. Bir taraftan bir çocuk psikiyatristi ile görüştüm, bir taraftan da internette konuyu araştırmaya başladım ve gördüm ki konu ile ilgili bu kitap dışında çok fazla yazılı çizili bir şey yok. Önce jeton düşmedi, Ünsal Oskay benim hatırladığım iletişimci değil miydi, muhtemelen psikolojik bir dayanağı olan böyle bir soruna yönelik kitap mı yazmıştı? Soruları kafamda uçuşurken anladım ki, elbette Ünsal Oskay (kısaca) ‘Kitle İletişimi ve Kültür’ üzerine yazmıştı.
Kitabın arka kapağında şöyle yazıyor:
Kaiser geziye çıkmadan önce, “Bütün kuşbeyinli uyruklarını yıkanmış paklanmış olarak” görsün diye nazırları, gözcüleri, teşrifatçıları Almanya’nın dört bir yanına haber saldığında, Kaiser’in buyruklarına göre düzenlenmiş uydurma bir hayatı yaşamaktansa kendi oyunlarını sürdürmek isteyen çocuklar direnir, yıkanmak istemezlermiş.
Günümüzde hayatın “nesnesi” değil öznesi olabilmemiz için “yıkanmak istemeyen çocuklar”a ihtiyacımız var.
Ünsal Oskay, içimizdeki o çocuğu açığa çıkarmamızda bize ışık tutuyor.
“E, aradan 2 aya yakın zaman geçti, Defi hala yıkanmadı mı?” diye sorarsanız, cevap vereyim ve merakınızı gidereyim. Yıkanıyor ama tüm yıkanma sürecinin kontrolü onda. “Tüh, ipleri kaptırmışsın,” derseniz de cevabım hazır, “Ben o sürecin içine dahil olduktan sonra sorun yok.”Bir de “hadi”lemeyi azaltabilirsem daha iyi olacak. Öyle yani….
P.S. İki kitabı da elbette daha sonra uzun uzadıya anlatacağım. Merak eden varsa diye…