Etiketler
Aslında dün bir ara bu yazıyı yazmayı düşünmüştüm ama sonra Perfect Manhattan’ın blogda yarattığı havalı durumu tersine çevirmesin diye vazgeçmiştim. Her şeyin bir ayarı var değil mi? Bir New York, bir Urfa usulü dokunuş blog dahi olsa dokunduğu yer neresi olsa orada dengeyi bozabilir. Takipçisi blog sahibinin sağının solunun pek belli olmadığının farkındadır ama teee Brezilya, Singapur, Endonezya ve İzlanda’lardan bile okunurken zaman zaman absürde kaçan kişilik özelliklerinden ödün vermemekte ısrarlı olan blog sahibi bile kendine bir çekidüzen verme ihtiyacı hissediyor elbette. Uzun, afili bir cümle oldu değil mi? Doğal olarak bir yerleri düşmüş, sarkmıştır, olur… O kadar kusur kadı kızında bile olur.
Geyiğin dibine vurmadan bugünkü mevzuya geçeyim isteğindeyim ama yok, bir şey mani oluyor buna. Akışına bırakmak daha iyi olacak herhalde.
Dün akşam sevgili KakaraKikiri’nin bloga bıraktığı yorumu okuyunca ‘acaba ben bunu yazmamış mıydım?’ dedim. Sonra üşenmedim, işte yazmaya koyuldum. Sonuçta daha geç değil, bugün misafirlerine yapabilir.
Urfa ile ilgili yazdığım zaman cartlak kebabından bahsetmişimdir de, acaba nohuttan bahsetmiş miydim? Birecik’te sabah kahvaltıda cartlak kebabının yanında veya ona alternatif olarak nohut yerler. Bizim kaldığımız süre ekseriya kısa olduğu için biz her şeyi birden tüketmeye çalışırız. Ben de nohut salatamı işte bu kahvaltıda yenilen nohuttan esinlendim. Bazen geleneksel yemeklerde yaptığım değişiklikler yüzünden kültür deformasyonuna sebep olduğum yönünde bir iki ufak eleştiri alıyorum ama sizlerin de tahmin edeceği üzere umursamıyorum, vız gelip tırıs gidiyor. Belirlenmiş kurallara itaatkar bir bünyem olsaydı akademik kariyer yapardım, böyle daldan dala konmazdım, değil mi?
Nohut piyazı için iki bardak nohutu akşamdan ıslatıyorum. Sonra bu nohutu yarım kilogram kemikli kuzu eti ile düdüklü tencerede pişiriyorum. Pişirme için net bir süre veremem çünkü bu nohutunuzun cinsine göre değişebilir. En az kırk beş dakika diyelim. Ben bu pişirdiğim nohutun yarısını ve etleri daha sonra nohutlu pilavda kullanmak üzere ayırıyorum.
Bir baş soğanı ince ince piyazlık doğradıktan sonra tuz ve sumakla iyice ovuyorum ki, acısı çıksın ve sumak soğanın içine işlesin. Bir adet kırmızı biber ile iki adet çarliston biberi enlemesine doğruyorum, bol maydonoz kıyıyorum. Tuz ve biraz pul biber serpip, zeytinyağı da döktükten sonra tüm malzmeleri iyice harmanlıyorum. İsteğe göre biraz limon da sıkılabilir. Bu kadar işte.
Hindistan’a selam eder, bugünün yazısını da bitiririm. Bir de Alaska, sizden pek ses yok, bekliyorum, ona göre.
Hafiften bir hipomani hali… İyidir. Öyle yani…
P.S. Yazıyı bitirdikten sonra kaydederken fark ettim ki, ben bu tarifi önceden yapmışım. Aslında hissetmedim de değil. Ay, kusura bakmayın ama bu kadar yazmışım, kıyamayacağım. Tekrardan zarar gelmez (ders çalışmak konusunda böyle deniyordu değil mi?). Aramızda kalsın en korktuğum şeylerden biri oldu, tekrara düştüm 😦 ….
…. ama daha önce yapmadıysanız artık yapmanız şart oldu. Benim de canım çok çekti şimdi.