Etiketler
edebiyat guruları, kitap, kitap yayınlatma, müge sandıkçıoğlu, yazar koçu, yazılar
Mart ayında, hatırlarsanız, biz bir projeye başladık. Eski kadim dostum KakaraKikiri ile başladık sonr bize Banu katıldı. Bugün yazacaklarımın projeyle direkt bir bağlantısı yok ama diyebilirim ki, proje ilk meyvesini verdi bile.
Şöyle ki, bu proje öncelikle hedef kitle olarak kendine blog yazan kadınları seçmişti. Blogcu kadınlar katılımcı olacak ve olası katılımcı adaylarına da bloglar üzerinden duyurulacaktı. Biz KakaraKikiri ile birlikte takipçilerinin projemize uygun olduğunu düşündüğümüz beş tane blogu gözümüze kestirdik. Sağolsun bu bloglardan dördü bize el verdi. Biri “uygun değilim,” dedi, canın sağ olsun, dedik. Düşündüğümüz gibi blogdan bloga yayıldık ve Müge ile de ben böylece tanıştım.
Müge ilk katılımcılardan biriydi, aldık onu diğerleri gibi bağrımıza bastık. Kısa zamanda Müge ile mailleşmeye başladım. Müge de yazmayı seviyordu, yazıları vardı ve kendi kitabını kendi bastırmış biri olarak benden tavsiye istiyordu. , Haddini bilsin de otursun yerine, o kim oluyormuş da geçmesi gereken (birileri tarafından görünmez kurallarla yazılı) aşamaları geçmeden, yazı dünyasının gurularnın onayını almadan bir şekilde kitabı yayınlanıp, bunu bir de utanmadan birilerine okutmaya yeltenmesin diye ona tumturaklı bir posta döşendim… Aslında amacım sadece dosyasını gönderip de olumsuz bile yanıt alamadığında yıkılmamasını sağlamaktı.
Tabii ki de sonrasında toparlandım, kendime geldim, bana kimsenin yapmadığını ben ona yapayım, Müge’ye dedim ki, “Yayınla Müge’cim kitabını, elbette hakkın. Kimler kimler neler yazıyor da sonra ortalarda yazarım, diye salınıyor. Senin onlardan neyin eksik… lakin ben sana nasıl yardımcı olabilirim. Bak, ben kendi kendime bir iş yaptım, belki yazarı tanınmış biri olsaydı kapış kapış gidecek olan kitabımı rafa bile koymadılar, şükür dostlar sağolsun, onlar aldılar… ben sadece bir yayınevinin sahibinin adını verebilirim, araşın, konuşun, belki sana o yardımcı olur, dosyanı beğenirse basar.”
İşte Müge’nin kitabı tam karşınızda duruyor. Adına, kapağına bayıldım. Taptaze bir yayınevinden bir o kadar taze bir kalemin yazıları bunlar. Müge bir dişhekimi, kenarından tiyatroya bulaşmışlığı da var sanıyorum, amatörce… Yaşam deneyimlerinden süzülenleri anlatmış bize bu kitaptaki yazılarında.
Bir kere dili güzel, akıcı konuşur gibi. Sanki kapı çalıyor, Müge karşımda, “hadi birer sigara tüttürelim de iki laflayalım,” diyor (bu arada ben sigara içmem, Müge de içiyor mu bilmiyorum). Anlatmak istediğim, Müge’nin nasıl tanıdık, içten ve dost bir yazı dili olduğu. Bazı yazılarda “işte bu benim, benim de böyle takıntılarım var ” ya da “Gülay hanım gibi bizim de bir komşumuz vardı,” diyor kendi geçmişinize kısa bir yolculuk yapıyorsunuz.
Kendi tuzum da var diye demiyorum, iyi iş çıkmış ortaya. Müge’cim ellerine sağlık. Öyle yani…
Uygun değilim diyen ben miydim acep:-)
Evvett… ama çok doğru buldum ben davranışını. zaten benim bir serzenişim de yok. İlerleyen süreçte neler yaşadık, bir bilsen…
merak ettim bak şimdi. bu konuyu da, elbet bir gün, karşılaştığımızda konuşulacaklar listesine ekleyelim:-)
Benimle de karşılaşın:)) Gerçi ayrı ayrı karşılaştık ama birlikte karşılaşmak daha keyifli olabilir, oh ne dedikodu yaparız ama:))
Müge’nin kitabına kendim çıkarmış kadar sevindim, benim de kitaplığıma dün teşrif etti, seyahat dönüşü okuyacağım henüz fırsat bulamadım. Bi cimcik de olsa tuz attığımız için çoook mutluyum ben de. Darısı “İmza Kızın”a, haydi bakalım…
Dedikodu?… Ay hayatta da sevmem, hayatta da yapmam. Ne ayıp şey… 😛
Bu arada ne dedikodusu yapacağız, blogcu dedikodusu mu?
Eh, Leylak’cım sırada sen de varsın. Bekliyorum şu yemekli, anılı, anlatılı kitabı ona göre. Unutmam, unutturmam… Senin yayıncı da hazır bildiğim kadarıyla. Daha ne duruyorsun… haydi yazsana…
“İmza: Kızın” çıksın, zaten hep beraber bir kutlama yaparız. Qune artık ona gelir herhalde…
Seneye Kiki’yi universiteye yerlestirince bol vaktim olacak. Nereye isterseniz gelirim:-)
Kiki universiteye yerlessin hayirlisiyla Eylulden sonra nereye isterseniz gelirim. Antalya Film Festivali’ne bile katilabilirim bu sene:-)
1- Bu güzel yazı için çoooook teşekkürlerrr Selgiiinncimmm!!!
2- ben bu üç tatlı insanı da tanıyorum; yüzlerini henüz görmemiş olsam da dedikodu, sohbet, fikir teatisi, makara, dertleşme vs vs vs her şeyi yapmaya can atarım onlarla..
3- Çorbadaki tuzlar öyle çok ki, komaya girmek işten bile değil.. Çokkk sağ olunnn!!!
4- Yazmayan, kitabını eline almayan kalmasın. Toplu imza günü eylemi yapalım inşallah hep birlikte :))
5- Üçünüzü de sevgiyle kocamaan kucaklıyorum…….
Toplu imza günü eylemini sevdim. Bunun için Qune’nin bitmeyen romanının hızla bitirmesi, Leylak’ın da yazılarını toparlaması gerekiyor. adi hayırlısı….