– Gün itibariyle Datça’dayız. Büyük umutlara geldiğimiz Gabaklar bizde biraz hayal kırıklığı yarattı. Niyet yarın buradan Selimiye’ye uzamak.
– Kanada’dan dönmek toplamda neredeyse 20 saat sürdü. En son İzmir uçağına bindikten sonra bundan sonra uçaklardayaşayacakmışım hissine kapıldım ki, berbat bir şeydi.
– Londra’dan geçhareket ettigimiz için İzmir uçağını hafiften kaçırma heyecanı yaşadıysam da şükür ki böyle bir şey olmadı ve saat 03:00 civarında İzmir’e ulaştım.
– Hafta sonunu kaynımgilin yanında, ev ortamında geçirdik. Bir hafta boyu mutfaktan uzak kalmak bende ciddi yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Başkasının mutfağıma girmesinden oldum olası hoşlanmadığımdan içimin gitmesine rağmen pek bir ses etmedim ama BizimBey ve eltimgilden yüz bulunca dün Köpoğlu ve fırında ballı tavuk hazırlayarak mutfakla hasret gidermiş oldum. Bu beni artık bir süre idare eder.
– Dün gece yola çıkacağız diye yine anksiyete oldum, yine uyuyamadım ama bu sefer İstanbul’dan çıkarken yaptığımın benzeri süper zeka parıltıları sergilemedim.
– İstanbul’dan öyle bir şey yaptım ki, anlatılacak gibi değil. Olan Sesil’e oldu, marifetimi o temizledi. Artık ona bir güzellik yapıcam.
– Hadi sizden mi sakalayacağım, anlatayim da kurtulayım. Cumartesi sabahı saat 05:00 de Bizim Bey ve çocukları yazlığa gitmek üzere yolculadım. Kendim de son hazırlıklarımı yaptım, suyu kapattım, sigortaları indirdim, taksiye bindim ve havaalanına doğru yola çıktım. Bakırköy’e gelmiştim ki, tataaaamm…. Buzdolabı! Kendi arabamla gidiyor olsaydım derhal geri dönerdim ama artık çok geçti. Sesil ve annem de İstanbul’da değildi. İşte o anda katkı bir komşum olmadığına üzüldüm. Çünkü olsaydı acentadan arkadaşlarla anahtar gönderebilir, yaptıgım zeka ışıltıları parlayan hatamı ev çöplükten beter korkmadan önce düzeltebilirdim.
– Yarının güzaregahı belli… Marmaris Selimiye…
– Bir de şunusöylemeliyim, yukarıda anlattıklarıma bir ilgisi yok ama, Kanada’dan bana kalan I-pad oldu. Bu postu da onunla yazdım. Apple seni seviyorum.