Etiketler

, , , , , , ,


–         Evvela, bayramınız kutlu olsun efendim. Nice bayramlar görmek kısmet etsin.

–         Sabah her zamanki gibi erkenden uyandım, balkonda yerimi aldım ve sayım yaptım, kim bayram namazına gidiyor, kim bunu iş olsun yapıyor yapmıyor, tespit ettim. Bana neyse… Umurumda da değildi zaten.

–         Bizim Bey nöbetçi bugün. Zamanında az bayram nöbeti tutmamış biri olarak ona söyledim, ‘Şimdi 60 yaş üstü Ramazan’dan çıkanlar bugün doya doya yer, tansiyon, şeker zıplatır sonra da beyin kanamasıyla gelirler,’ dediydim. Geldiler, nitekim….

–         Bu durumda bir kere daha mesleği bırakmış olmanın ne isabetli bir karar olduğunu görüyorum görmesine de yine de sabaha kadar uykusuzluk bekler bizi…

–         Bir haftadır nerelerdeydim, neden yeni yazı yoktu? Cevabım koca bir HİÇ. Aslında hem pek bir meşguldüm hem de pek bir boştum. Yani buna şu an için verecek makul bir cevabım yok. Zamanı gelince anlatırım.

–         Belki de son zamanlarda çok yemek tarifi yazdım ve yine sıkıldım bundan.

–         Bir sebep de biri kendimle ilgili biri bizim imza:kızın ile ilgili yaşadığım heyecanlar.

–         Dün ve bugün evdeydik. Bugünün zırnık bize hayrı yoktu, dedim Bizim Bey’in icapçı olmasından ötürü.

–         Nitekim, babama gittik bugün. Daha mezarlıktan girmemiştik, telefon çaldı. Şöyle gitmişken iki dua okuduk ve aleacele döndük eve. Yani Bizim Bey bizi bıraktı ve hastaneye gitti.

–         Bazen tıp birbiriyle çelişiyor. Ben nörolog olarak hastalarıma koruyucu olsun diye aspirin verirdim ki çok makuldür bu, bugün kaç oldu bilmiyorun sırf aspirin kullandıkları için beyni kanayan hastalar şanslarını kaybettiler.

–         İlişkilerin farklı yönleri vardır ama bizimkisi gibisi azdır. Bir nörolog ve bir beyin cerrahı…

–         Az evvel bir hastanın filmine birlikte baktık, ben dedim ki, ‘ben bunu nöroşirurjiye vermez alırdım,’ O dedi ki, ‘öyle olacak ama gece çağıracaklar hasta kötüledi diye ve ben ameliyat edip alacağım sonra.’

–         Konuyu değiştireyim, iki günde iki film seyrettik. Biri “The Debt” diğeri ise “Young Adults”. İkisi de bayıktı bence. The Debt’te artık kustum ben bu II. Dünya Savaşı’nda zulüm görmüş Yahudilerden. Evet, onlar için gerçekten üzgünüm. Yani, bu dünyada haksız yere şiddete uğramış herkese karşı hissettiğim kadar.Young Adults ise apayrı bir durumdu. Bu filmdeki kadın tipinden de bıktım. Hem de öyle böyle değil. Onları analiz etmek gerek ama gerçekten zaman israfı. Filmin sonunda kendisi ile gerçeği görmüş olması bile bir şey tabii…

–         Houellebecq’ten sonra Nazlı Eray okudum. “Marilyn Venüs’ün Son Gecesi”. Yayınlandığı günden beri merak ediyordum, itiraf etmeliyim. Bundan önce iki Nazlı Eray kitabı okumuştum. Bu onlarls kıyasladığımda 3 numarsydı, öylr diyeyim. İyi bir araştırma söz konusuydu, yadsıyamam, yok göremem ama paralel evrenler, zaman kayması /sekmesi konularına fazlaca kafa yoran, bunlarla ilgili şeyleri (the Fringe / Flash Forward) seven biri olarak kurguda beni tatmin etmeyen bir şeyler vardı.

–         Yarın yol var… Yine. Bu sefer hep birlikte, çoluk çocuk. Güzel olması en büyük temennimiz. Yol, Midilli’ye. Önce Güre’ye annaneye gideceğiz, sonra da yılardır gördüğümüz o adaya.

–         Yol kitabım belli. Stephen King’in son kitabı: 22/11/1963.

–         Şimdiye kadar iki kitabını okudum Stephen King’in. Biri Hayvan Mezarlığı, diğeri ise Sadist idi. Benim için O’nun benim tarzım olmadığını anlamama yetmişti.

–         Tabii Bizim Bey gece ameliyata giderse, ki kuvvetle muhtemel, arabayı ben kullanırım ve kitap okuma hayallerim konusunda havamı alırım.

–         Belki de hiç aklımızda olmayan bir şey olur ve hayat bambaşka bir yönde akar… kim bilir? Sonuçta bugün beyni kanayanların hiçbiri bundan on, on iki saat önce  başına gelecekleri bilmiyordu, değil mi?