Etiketler

, , ,


Sevgili okur,

Uzun zamandır uğrayamadım buralara. Şimdi gelişim de sanmam uzun süreli olsun.

Malum, İmza: Kızın hayatımın büyük bir kısmını kapladı. Bu fırtına dindiğinde belki de en çok ev ahalisi memnun olacak.

Geçen haftanın büyük olaylarından birisi İmza: Kızın’ın tanıtım videosunun paylaşılmasıydı. İzlemek için buraya bir tık.  Bu film için Esra ile benim onbir yaş arkadaşımız Kağan Yağcı’ya bir kez de buradan teşekkürler…

İkinicisi İmza: Kızın’ın CNN Türk’te Güne Merhaba’ya çıkmasıydı. bunun için de buraya bir tık. Üçün ikisi kim çıkacak, derken bana evde kalmak ve seyretmek daha cazip geldi. Evde Kem ve Defi’yle seyrederken Defi’nin durmadan “Anne, senin kitabın, sen nez aman çıkacaksın? Sen neden yoksun?” diye sorması görülmeye değerdi.

Sonuncusu da TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’ydı. 24 Kasım 2012’de imza günümüz vardı. Galiba o gün ben biraz daha yok olmak istedim. Bunun bir sebebi fuar alanında çok insan olması da olabilir, bilmiyorum. Bir sebebi de iflah olmaz bir bibliyofil olarak yazarın kitabını yayınladıktan sonra yok olmasını değerli bulmam da olabilir. Lakin, öyle bir zamandayız ki, kitap herhangi bir tüketim malzemesi ve pazarlanmaya ihtiyacı var. Eski zamanlardaki gibi “ben, biz yaptık, oldu ve bundan sonrası benim dışımdadır… “gibi bir lüks yok. Yaptığının arkasında durmalı ve O, bir kişiye daha nasıl anlatılır, yollarını bulmak lazım.

Kitap Fuarı Beylikdüzü’ne taşındıktan sonra ilk gidişimdi. Nedense başta benden böyle uzağa götürülmesini üstüme almıştım. Sonra internetten ya da zincir mağazalardan kitaba erişim kolaylaşınca uzakta olduğunu umursamaz olmuştum.

Fuara 2 saatte gittik, 4,5 saatte döndük. Metrobüsü mü kullansaydık  keşke, diye düşünmedik değil. Sonrasında o gün metrobüsü kullanmışların dile getirdiği yılgınlıkla karşılaştırınca biz galiba daha iyi durumdaydık.

İlk gerçek imza günümüz için ne söyleyebilirim? Çok güzeldi. Yayınevimizin standı küçüktü ama kimse umursamadı. Her kitabı sanki ilk kezmiş gibi imzaladık. Hayalini kuran herkese nasip olmasını dilerim.

TÜYAP Kitap Fuarı için nacizane fikirlerim olacak ama yakın zamanda yazmış olduğum bir yazı itibariyle fikirlerimi şimdilik kendime saklıyorum.

Bugün uzun zaman sonra gerçekten mutfağa girdim.

Yaklaşık bir buçuk aydır idareten, ev ahalisinin karnını bir şekilde doyurmaya yönelik üretim sayılamayacak besinleri buzluktan tabağa aktarıyordum. Kuru dolma ve patatesli börek yaptım.

Sanırım normal hayata dönüyorum. Bir de eski ritmimde okumaya ve yazmaya başlarsam benden daha mesudu olmaz.

Öyle yani…