Etiketler

, , ,


 deniz dibi

Gündem hakkında yazmak hep çok zevksiz çünkü gündemde dolaşan konuların büyük bir kısmı alttaki büyük akıntıda nelerin değiştiğini gizlemeye yönelik.

Geçmişte ilk öğrendiğimde sanki üç kere tekrarlandığında cin geleceği rivayet edilen kelimelerden biri,  büyülü bir kelime gibi hissettiğim bir terimdi ‘ekosistem.’ Ekosisteme göre mesela akan suda katmanlı akıntılar olurdu. En üst tabakanın akış hızı, içinde barındırdığı canlıların dağılımı, büyük balık/ küçük balık oranı dipteki derin ve daha güçlü akıntıların varlığının devamını sağlardı. En dipte deniz yarıkları içinde yaşayan ostemonpuntum kareadata (?!)) adlı canavarımsı diyebileceğimiz bir balık türünün yaşamı için su sıcaklığının belirli bir derecede olması gerekirdi ve bu balığın osuruğu çok değerliydi. Şöyle ki, bu balık Pasifik’in dibinde yaşıyorsa, Hindistan’daki zupinoca pappasa(?!) adlı bir ağacın her bir yaprağından elde edilen mikrogram düzeylerindeki çok değerli ekstrenin kurutulma süresini belirleyen bu balığın çıkarttığı hava kabarcıklarının büyüklüğüyle orantılı olarak atmosfere karışan azotun miktarıydı ve ekstre ne kadar kısa sürede kurutulursa etkinliği o kadar iyi oluyordu. Bu ekstrenin ne işe yaradığına gelecek olursak muhtemelen gece yatmadan göz kapaklarına sürüldüğü takdirde sabah uyanıldığında her şeyin daha berrak ve net görülmesini sağlıyordu.

Benim ekosistemden anladığım buydu. Hani siz bir şey anlamadıysanız, karışık geldiyse isteğe göre tekrar anlatabilirim.

Neyse bu vesile ile içimdeki fantastik kurgu yazarını da keşfetmiş bulunuyorum sevgili okur. Bu sabah yaratıcılığımın paçalarımdan aktığı aşikâr.

Diyeceğim o ki, yine yüzeyde sular bulanıyor. Yoksa kimler ve neden  Zeze’ye düşman olsunlar ki?! Bence sebep Zeze’nin bizim çocuğumuz olmamasında. Yani Zeze Türkiye’de yaşasa en azında Ramazan’da erzak yardımı, kış başında kömür yardımı filan alırlardı. Değil mi? 

Zeze’nin çektiği acılara, yaşadığı fakirliğe insanın içi zor elveriyor. Hatta Zeze’nin hayatı bir çocuğun okuması için fazlasıyla iç paralayıcı ve bence yine bir yanılsama olarak bir erişkin kitabı çocuk kitabı sanılmış, hata yapılmış, olsa olsa bu düzeltilmeye çalışılıyor olmalıydı.

Aklımdan çıkmıştı Şeker Portakalı. Geçen yıl yarı yıl tatilinde Kem’e sonunda ağlayacağını, üzüleceğini bile bile Pal Sokağı Çocukları’nı okutmuştum. Hazır yarıyıl tatili yaklaşırken şimdi bu yılın kitabı belli olmuş oldu.

Öyle yani…

foto için kaynak: www.denizhaber.com.tr