Etiketler
A.M. Homes, Amerika, Avi Pardo, cumartesi akşamları, monoton hayat, New York banliyösü, Sel Yayıncılık, yangın, yaşam rutini
Bazen hayat tıkanır. Her şey normal gibi gitmektedir. Ne endişelenecek, üzülecek ne de heyecanlandıracak, sevindirecek bir şey vardır. Açıkcası şikayet edilecek bir tarafı da yoktur, dört elle sarılacak bir unsuru da. Bir gün diğerinin aynısıdır. İnsan bir şeyler olsun, hayat değişsin ister ama bunun için de hiçbir şey yapmaz.
Paul ve Elaine New York banliyösünde, müstakil (muhtemelen bizlerin hayalini kurup hiçbir zaman sahip olamayacağı türden), bahçeli bir evde, iki çocuklarıyla yaşayan bir çifttir. Paul her gün şehre gider çalışır, Elaine ev hanımı olarak bir rutin içinde ve isteksizce günlük yapılması gerekenleri yapar. Her cumartesi kendilerine benzeyen komşularıyla bir araya gelmektedirler. Paul, cinsel dayanaklı ilişkiler yaşamakta, heyecanı burada aramakta ve bir miktar edindiği tatminle idare etmektedir ama Elaine için durum daha umutsuzdur. Üniversite bitirmiş, biraz da kendi isteğiyle çalışmamıştır. Şu anda da bunun için pişmanlık duymamakla birlikte yaşamına renk getirecek bir şeyler istemekte ama bunun için de çaba sarf etmemektedir. Bir akşam, evde yenilebilecek başka bir şey olmadığı için üç adet sosis için arka mangal yakmaya karar verirler. Çocuklar ön bahçede oynamaktadır, Elaine arka bahçede şezlongda yatmaktadır. Ani bir fikirle Paul yanıcı sıvıyı evin arka duvarına döker ve Elaine mangalı devirir. Evin yanmaya başlamasıyla çocukları da arabaya koydukları gibi giderler. Önce güzel bir yemek ve ardından Paul’ün küçük oğlunun sınıf arkadaşlarından birinin annesi ile sık sık gittiği motelin karşısındaki motelde uyku.
Yangın kitabın daha ilk sayfalarında çıktığı için anlatmakta mahsur görmedim. Asıl her şey bundan sonra hem de hiç beklenmedik şekilde gelişiyor. Sayfalar çevrilip giderken hep altta aynı ritmde, içinde tek bir kemanın da olduğu monoton bir müzik duyuluyor. Yazar, zaman zaman bilerek ve isteyerek yanlış notaya basıyor ve keman sesi öyle rahatszı edici oluyor ki, insanın içini fazlasıyla tırmalıyor. Paul’ün Sevgili’nin sözüne uyup yaptırdığı, normalde hiç aklına gelmeyecek, belki de saçmalık derecesinde gereksiz sarmaşık deseni, Elaine’in Pat’in kılavuzluğunda kendisinin bambaşka bir yönünü keşfedişi, arkadaşlarının gayet başarılı çocuğunun öğretmeninin iki parmağını ısırarak koparması ve daha fazlası hep kemandan çıkan yanlış notanın marifetiydi bence.
Kitabın finalindeki son aksiyon ise başındaki monotonluğu mumla artır nitelikte.
Özellikle yeni nesil Amerikalı yazarları seviyorum. A.M. Homes’u ilk defa okudum ve sevdim. Kitabın dilinin geniş zamanda olması, diyaloglardaki başarısı metinle ilgili çarpıcı olduğunu düşündüğüm, ilk aklıma gelen özellikler.
İnternetteki araştırmamda Paul ve Elaine’in A.M. Homes’un daha önce yazdığı bir öykünün karakterleri olduğunu öğrendim. Paul ve Elaine ile tanışacak olursanız zaten onların bir öykü içinde kalamayacak kadar sınırları zorlayıcı karakterler olduğunu göreceksiniz.
Kitabın çevirisi Avi Pardo’nun elinden çıkmış. Bazı tapaj hataları gözardı edildiğinde temiz ve güzel bir okuma keyfinin sizi beklediğini söyleyebilirim.
Öyle yani…