Etiketler
benim canım babam, CANSIKINTISI, DEĞERLER, hayaller, UMUTLAR, yaşam, İÇ KARMAŞASI, İLKELER
Tam on yedi yıl önceydi. Her şey bugünden çok ama çok farklıydı. Umutlu bir üniversite öğrencisi olsam da çok beklentim yoktu, itiraf etmeliyim. Ya da şöyle söylemeliyim, hayattan elbette beklentilerim vardı ancak olabilirliklerine dair endişeler taşıyordum. Belki de bu tutumumun sebebi baştan hayal kırıklığına uğramayı kabullenmişliğim, buna karşı savunma kalkanlarımı kuşanmışlığımdı.
Ne yazık ki, yaşamın beni yanıltmış olmasını dilerdim. Yine de hayallemediğim bir çok güzel şey, başta kurduğum ve sahip olduğum ailem olmak üzere, geldi, beni bu on yedi yılda buldu.
Bundan sonrası için de, geçmişten ders alan biri olarak, kendime dair hiçbir büyük beklentim yok. Bir şekilde bu hayat nerede bitecekse oraya kadar yaşanacak. Merakla ve heyecanla gelecekteki hediyelerimi bekliyor olacağım. Hayatın bana çok da hoyrat davranmayacağına inanmak istiyorum.
Bu iç karartıcı yazı da nerden çıktı, değil mi?
Son günler hayatımın unutulması zor, güç günleriydi. Bir şekilde üstesinden geldiğimi sanıyorum, henüz bitmediyse bile en azından ilk darbeyi atlattığım için bundan sonrakileri daha iyi göğüsleyeceğimden eminim. Hatta, dün tüm olanlardan bağımsız başıma gelen bir olayda gösterdiğim, şehir efsanesi olabilecek duruştan sonra bundan bir kere daha emin oldum. Bazen böyle şeyler yapabiliyor olmak beni nasıl mutlu etti, anlatamam. Bir gün unutmayayım da size bunları ayrıntılı anlatayım ama şimdi değil.
Bu bir haftada yaşananlar süresince, on yedi yıl önce bugün, ansızın giden adama, babama, bizi yetiştirirken verdikleri için bir kere daha minnettar oldum. Bize değer verdiği, kendimizin ne kadar değerli olduğunu, omurgasızlarla nasıl çarpışmak gerektiğini ve insanın doğrularıyla dik durabildiğini, yalanların nasıl kağıttan kuleler misali bir dokunuşla yıkılabildiğini, birilerinin üzerine basarak çıkılan yükseklerde rüzgârların hiç de tekin esmediğini, insanın ilkelerinin olmasının her şeyden önemli olduğunu öğrettiği için…
Yaşanan her günde geçmişten izler ister istemez bizi buluyor. Bunlar bazen cansıkıcı olsa da sevdiklerimden, sevdiğim zamanlardan gelenleri görmek ve diğerlerini yok saymak istiyorum.
Bir kere daha söylemekte hiç sakınca yok. Sen iyi ki benim babamdın ve keşke burada olsaydın…
Öyle yani…
P.S. Bu yazının BB ile tüm bu süreçte bana destek olması dışında hiçbir ilgisi yoktur. Yanlış anlama olabilir diye belirtmek ihtiyacı duydum.
Ben az çok konuyu bildiğimden, yazıyı okurken “şimdi okurlar kocasıyla mı bi şey var?” diyecekler diye düşündüm ki, sen de sonunda açıklamanı yapmışsın! Kemal Amca’ya rahmet olsun, o şimdi kızlarını, kendi bayrağını başarıyla taşıyışınızı seyredip kıvanıyordur. Ne de olsa biri dışında teker teker listeyi tamamlıyorsun:)
Bir country şarkı varmış, geçenlerde duydum, diyor ki:
“If you’re going through hell
Keep on going, don’t slow down
If you’re scared, don’t show it
You might get out
Before the devil even knows you’re there”
Yani dimdik yürümeye devam et arkadaşım. Şeytan etrafa bakınırken, bi bakmışsın cennettesin….
Ne oldu.. Neler oldu..ne olduysa oldu.
Umarim saglik sorunu degildir,sizin ya da sevdiklerinizin?
Gerisi…
Radyonun dugmesini cevirmeli ve baska kanala gecmeli; her inisin cikisi var. Ve,
Gunes mutlaka doguyor.
Omurgasizlara gelince: ne yazik, ortalik dolu ama bilmiyorlar ki onlar, kartal bile gunesden yuksek ucamiyor .))
guzel yani, biz biliyoruz bunu.
Babaniz nur icinde yatsin, topragi bol olsun, cicekler kelebeklerle size ulassin, daima..
Yok şükür herkes iyi ve en büyük teselli de bu. Her zaman doğuyu yapmaktan vazgeçmemenin hkkını bulacağına hâlâ büyük bir romantizmle inanıyorum.
İyi dilekler için teşekkürler…