Mor Fil’in Seyir Defteri

~ Kendi kendime, öylesine…

Mor Fil’in Seyir Defteri

Daily Archives: 04 Mart 2013

DÜĞÜMLERE ÜFLEYEN KADINLAR / Ece TEMELKURAN

04 Pazartesi Mar 2013

Posted by Selgin BİBER in İşte Öyle Bir Yazı

≈ 34 Yorum

Etiketler

Afrika çöllerinde kumullarda yok olmak, ece temel kuran, kur'an okuyup roman yazmak, off ya...


düğümlerUyarı:  Kitap okunmadan bu yazının okunması tavsiye edilmez.

Lise edebiyat derslerinden bana nadir kalanlardan birdir: “Teşbihte hata olmaz.” Kimin lafıdır, ne zaman ve ne üstüne söylenmiştir hatırlamıyorum ama buna bir ilavem olacak, olmalı… “Teşbihin fazlası okuru boğar.”

Düğümlere Üfleyen Kadınlar’ın genelinin bende bıraktığı temel duygu budur. Bir benzetmeler kitabı.

Sayfa altmış dörtte pes edecektim, etmeliymişim. Dile kolay tam dört yüz yetmiş sayfa. Bence gereksiz kalabalık, benzetmeleri eksiltsek kala kala elimizde iki yüz sayfa ya kalır ya da kalmaz.

— spoiler –

Sf: 64’ten: Amira nasıl insanı lezzetli bir şekilde yoruyorsa, Maryam de (bence “da” olmalıydı)lezzetli bir şekilde dinlendiriyor, diye geçiyor aklımdan, dinlemekten ziyade izlerken. Amira, nasıl kederini saklamaya yarayan çarpışan araba neşesiyle insanın içini eziyorsa, Maryam fakir bir lunaparkın korku tüneli, iki geçişte alışıyorsun. Amira nasıl elinde makasla koşan çocuklar gibi insanı koruyucu aile rolüne girmeye zorluyorsa, Maryam tam tersine, insanı öyle ciddiye almıyor ki, çocuk gibi olabiliyorsun yanında. Ciddiyetini trambolin yapıp zıplasan bile ruhunun zarı öyle gergin ve kalın ki kıpırdamıyor. Künt bir bulut varoluşu, at kendini, debelen dur.

Hikayeyi ben anlatmayacağım zira yazarı bilumum kanallar, gazete röportajları vesilesi ile fazlasıyla anlatıyor. Öyle ki, kitabı elinize almadan karakterlerden en renklisi olan Madam Lilla kırk yıllık kapı komşunuzmuş da bir siz onun kadrini bilememişsiniz gibi hissediyorsunuz (al, bir benzetme de benden olsun).

Oturup sayfalar dolusu yazabilirim: aslında dört değil üç ve hatta sadece bir kadın kahraman olduğunu anlatabilirim, keşke yol hikayesi o kadının biricik ve öznel iç yolculuğundan bize geçenler olabilseydi diyebilirim (ben kaçırmış da olabilirim tabi…), yazarın okurunu ustalıkla bağlamaya yönelik, aksiyonu bol ama hikayede arpa boyu yol gitmeyen Hollywood dizi senaryosu tekniğini övebilirim,  karakterlerini kendisi yaparken Tolstoy’la boy ölçüşmeye kalktığında yazarın nasıl cüce göründüğünden dem vurabilirim, anlatılmaya çalışılanlardan biri eğer Arap Baharı’ysa yazar mühim şeyler yaptığı yanılgısına kapılan insanların düştüğü tuzaklara düştüğü için garip bir karikatür karesine dönüştüğünü tarif edebilirim, içinde mitoloji, mafya dahil envai çeşit unsuru barındırdığından bahsedebilirim ve artık sonlara doğru dört kadın Lübnan’a gitmek için tekneye bindiklerinde ‘şu tekne batsa da bu iş burada bitse,’ diye dilediğimi söyleyebilirim, hele teknede kokain hikayesinde ‘ay bir bu da eksik olsaydı,’ diyerek bana dar basan gereksiz uzatmalardan birine örnek verebilirim, falan filan…

Daha birçok benzetmeyle lafı çok uzatıp, dallandırıp budaklandırabilir, sonunda beyninizi uyuşturarak asıl ne demeye çalıştığımı size unuttturabilirim ama  o kadar insafsız değilim… hem bu satırların hem de kitabın onu sevip beğenmiş okuyucusuna karşı saygımdan, bir de en azından bir şekilde ilk baskısı 50.000 basıldığı kapağa yazılarak şimdiden kaç tane satılacağı okuruna  dayatılan  şey bir kitap olduğu için…. Yine de yazarı tez zamanda Ayşe Arman röportajını takiben (ki içinde işinden atılması, Ortadoğu’ya olan sevgisi, kız kardeşliğin aslında her şeyden önemli bir insanlık hali olduğu hoş bir çiçek aranjmanı şeklinde anlatılacaktır) bir kredi kartı reklamında olur ya da ne bileyim Lebron James’le pota altında bir düette de olabilir… göreceğime dair tekinsiz hisler içindeyim.

Okuduğum kötü kitaplardan biriydi, diyerek abartmayacağım. Sonuçta bir şekilde 470 sayfanın sonuna gelmeyi başardım (okumadan atıp tutmayayım diye de yapmış olabilirim bunu, yazarın emeğine saygı duyduğumdan ya da en azından anlatılan hikaye benzetmeleri ve gereksiz fazlalıkları kafamda çıkardığımda hiç de fena olmadığından). Yazarının, yayınevinin pazarlama uğruna düştükleri komik halleri, yani yukarıda yazdığım birçok şeyi göz ardı ediyorum , iyi niyetle yapmak istiyorum bunu…

Sadece “Edeb, yahu edeb… Kibrinden arınmış, okuruyla kitap arasından çekilmeye gönül indirebilmiş yazar nazarımızda makbuldür!” diyor ve bitiriyorum. Anlayanına… Öyle yani…

P.S.1 Her zamanki kitap yazılarımdan biri olmadı ne yazık ki…

P.S.2 Kitap beni yormuştu, bu yazı daha fazla yordu.

P.S 3 Ecnebi yazarları neden sevdiğimi biraz daha anladım. Muhtemelen sebeplerini yazıya gelen yorumlara cevap yetiştirirken yazarım.

P.S 4 Selgin sen de az değilsin, hadi artık çekil bir git!…

Bu bloga eklenen en son yazılardan haberdar olmak ister misiniz? Lütfen posta adresinizi bırakın.

Diğer 682 aboneye katılın

BEN DE BURADAKİ KİTAPLARI OKUMALIYIM DİYORSANIZ…


idefix Satış Ortağı

Ne aramıştınız?

Mart 2013
P S Ç P C C P
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
25262728293031
« Şub   Nis »

günceller

actifry Alzheimer Hastalığı Antakya barcelona barış bıçakçı benjamin parzybok Berlin bira Birecik blog bulgur pilavı cenevre cevizli ekmek diyet domates domatesli ekmek domingo kitap e-ekmek atölyesi ekmek ekmek makinası günün menüsü havaalanı hayaller imza: karın Islak Köpek Kokusu Kadıköy kadınlar kek kitap eleştirisi kitaplar kitap tanıtımı kitap yorumu koltuk kopenhag kurabiye kızlar lazanya lezzetli öyküler makarna Mathias Enard mayalı hamur mutfak New York Norveç okuma listesi okur notu paris patates peynirli ekmek pilav rejim roka salatası rüya Selimiye sevdiklerim seyahat Siri Hustvedt su süt tavuk Tirza unutmak uçak walter benjamin yaşlılık yekta kopan yumurta YİTİK ÜLKE çocuk çocuklar örgü öykü İmza: Kızın İstanbul şarap

Son Beş Yazı

  • LVIV – UMOS 6
  • KOPENHAG – UMOS 5
  • SÖĞÜT / SELİMİYE – UMOS 4
  • PAMPOROVO – UMOS 3
  • Perde Arası

Ne hakkında yazmışım

  • Alıntı
  • Bilimsel sekmeler
  • Bir Film Hakkında
  • Bir Kitap Hakkında
  • Bir Kişi Hakkında
  • Bugün Ne Pişirsem
  • Dialoglar
  • Ekmek
  • Neresi
  • SAĞLIKLI BESLENME, SAĞLIKLI YAŞAM
  • Sağlıklı ve Lezzetli
  • UMOS
  • UYGUNSUZ ÖYKÜLER
  • YAŞ ALMA
  • Yemek Tarifi
    • Klasik kokteyller
  • ZGZT
  • İşte Öyle Bir Yazı
    • Yazı Egzersizleri

Gelenler gidenler...

  • 834.964 hits

Off ne yazıymış ama… kaçırdıysan hâlâ okuyabilirsin

  • ANGOSTURA BITTERS
  • INCENDIES
  • BİR DOKTORUN MESLEĞİNİ BIRAKIŞININ SEBEPLERİ
  • KIZARTMADAN, AZ YAĞLI KADINBUDU KÖFTE
  • MİDYELİ VE KARİDESLİ MAKARNA
  • ETLİ EKMEK
  • LA SAGRADA FAMILIA
  • BERGAMUTLU PİLAV VE KUZU FIRIN
  • İKLİMLER / André MAUROIS
  • DENİZADAMI / Carl-Johan VALLGREN

Blogroll

  • Atalet
  • Ayşe'nin Kitap Kulübü
  • Banu'nun Dünyası
  • Bir Tek Aşk
  • KakaraKikiri
  • Lale'nin Bahçesi
  • Leylak Dalı
  • Mindmills
  • Qunegond'un Penceresinden

Gevezelikler

Hata: Twitter yanıt vermedi.Lütfen birkaç dakika bekleyip bu sayfayı tazeleyin.

Geçmiş Zaman Olur Ki…

Her hakkı saklıdır…

Bu blogda yayınlanan her tür yazının, blog yazarı tarafından başka bir kaynak gösterilmedikçe, her hakkı saklıdır. İzinsiz olarak kısmen alınmamalı ve çoğaltılmamalıdır. Aksi takdirde gerekli işlem yapılacaktır...

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Diğer 618 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...