NEDEN ŞİMDİ?
Gezi Parkı protestosu bugün altıncı günündeymiş. Ben ne zaman fark ettim? Çarşamba. Yani, 2. gün mü oluyor? Kaçıncı gün olduğu önemli değil. Romantik ve medeni bir tavırdı, güzeldi. Ne kitap okunup, gitar çalındığı ne de ortalık biber gazından görünmezken oradaydım. Sosyal medyadan takip ettim ve hatta ilk günlerde “bazı” insanların piyasa olsun diye gittiğini de düşünmedim değil. Eğer sonrasında da orada olanlar varsa kendilerinden özür dilerim.
Cuma günü ve Cumartesi sabahı sosyal medyada protestoyu destekleyen paylaşımlarım oldu ama orada bulunmazken uzaktan bunu yapmak bana fazlasıyla samimiyetsiz geldi. Bıraktım.
Mesele elbet sadece 2-3 adet ağaç değildi. Parktaki ağaçlar elbette buzdağının sadece görünen kısmıydı. Haklarımız yıllar içinde çaktırmadan ve bünyelerimizde içselleştirmemiz sağlanarak kısıtlanırken sonunda o ağaçlar belki de nefes almamızın bundan sonra mümkün olamayabileceğini bize gösteriyorlardı. Hepimiz sorumluyduk ve bazılarımız taşın altına elimizi koyma zamanı geldiğini fark etti.
İki gün boyunca ön saflarda gaza maruz kalan, canlarını hiçe sayanlar vardı. Onların iki gün gösterdikleri daha önce görülmemiş mücadelenin zaman içinde yok olup gitmemesi, unutlumaması en büyük temennim.
Her şey şimdi yatışmış gibi görünürken başlangıç, tepki ve süreçle ilgili çok fazla soru var aklımda. Doktor aklı böyledir. Hasta daha kapıdan içeri girerken, hasta farkında olmaz ama, doktor sorular sormaya başlar. Sonra hastayı dinler. Aklındaki soruları başta müphemken daha amaçlı ve nedene yönelik bir hal alır. Muayene eder, tetkik ister, vs… Eğer vaka kolaysa ne güzel ama değilse gece uykusunda soruları aklını kemirir. Soru sora sora, elindekileri eleyerek sağduyu ve soğukkanlılığını koruyarak hastalığın nedenine doğru ileriler.
Bir de benim aklım kurguyu sever. Kurguda da benzer şekilde adım adım ilerlenir. Bir basamak tamamlandı mı diğerine geçilir. Başlangıçta illa ki bir çatı vardır.
Bu sabah aklımdaki sorulara birini daha ekleyerek uyandım. Madem o ağaçlar söküldükten sonra başka yere dikilecekti (?!) peki yılın bu mevsimi bunun için en elverişli zaman mıydı? Sanmam. Genelde böyle işler baharda olmaz mı, ben yanılıyor muyum? Ağaçlar Mart sonunda, Nisan ortasında günlerin çoğu yağmurlu ancak bu iş için daha elverişli iken değil de neden şimdi sökülmeye başlandı? Tek derdim bu mudur? Yok değil, çok sorum var ama neticede vücudu öldürmeyen ama canavarlaştıran bir virüs enfeksiyonu ile karşılaşma hissiyatımdan ötürü soracak cesaretim yok.
Neticede son birkaç günküne benzer ama kişisel, pasif tepkiyle mesleğini bırakmış, ekseriya yemek tarifi ve kitap yorumu yazan, kendi halinde iki çocuklu, ola ki tavsiyeye uyup 3. çocuğu doğurursa emekliliğine 6 yıl erken kavuşma ihtimali olan, devlete her ay azımsanmayacak, hatta aylık ücret olarak birçok kişinin gözlerinin parlamasına sebep olacak miktarda vergisini veren ve talep etmekten çok kendisinden istenileni yapmaya alışmış biriyim.
Öyle yani…
Ankara’da bugün şiddetli rüzgar var. Kızılay’da ki kalabalığa eşlik eder gibi bahçemdeki tüm ağaçlar…Bir süre onları izledim. Dalları sanki, hem teşekkür ediyor hem de yardım istiyor.
Doğa ve halk elele vermiş, başını dik tutabilmenin gururunu yaşıyor…
Ankara’dan sevgiler…
Ankara bil ki hep yanındayız. Belki de AOÇ’nin başına gelenlerde birbirimize kenetlenmeliydik….
Sevgiyle..