Etiketler
Alessandro Baricco, biz okudukça ve paylaştıkça güzelleşiriz, hikayeler bizi çoğaltır, inadına okuyacak inadına paylaşacağım, ipek film, ipek kitap, silk the movie
Büyük sözler söylememek gerekiyor bu hayatta.
Mesela, çok satan okumam, dememeli. En azından herkesin sınırlı sayıda da olsa çok satan kitap okuma hakkı olduğu gözetilmeli, akıldan çıkarılmamalı.
Yine de bir taraftan bu durumdan kişi kendini kurtarabilir, ecnebi çok satanlara bazen sığınabilir, çünkü Dan Brown, Debbi McCrombie, vs gibilerinin dışında da uluslarası çok satanlar listelerine giren ancak bizim ülkemizde pek tanınmayan yazarlar var. Buna da şükür elbette… böylelikle biz seçici okurlar da faniliğin gereğini yerine getirip çok satan okuyabiliyoruz.
Çok satan olmayı, ülkemiz sınırları dahilindekinden farklı olarak ecnebi ülkelerde belirleyen satın alınmak değil de bunun yanısıra okunmak olduğu için bu mümkün olabiliyor. Kişi başına yılda kitap okuma rakamları bizimkinden elbette oldukça yüksek.
Alessandro Baricco uluslararası çok satan bir yazar. Ne yazsa, birçok ülkede hemen ilk hafta listelere giriyor. Eserlerinin birçoğu dilimize çevrilmiş durumda. Nacizane ben henüz üçünü okuyabildim ama külliyatı sıraladım.
Alessandro Baricco’yu favorilerimin arasına koymamın altında çoklu sebepler var. Birincisi yazma şeklini seviyorum. Laf kalabalığından uzak, hikaye ne kadar gerektiriyorsa öyle yazıyor. Temel bir gereksinimden ötürü yazdığı hissiyatındayım, hikaye anlatmak. Düşünce akışını seviyorum, o da dolambaçsız, net, onu okumak sohbetinden keyif alınan biriyle karşılıklı oturup konuşmak gibi. Anlattıklarının sinematografik yanını seviyorum, sanki bir filmin içine düşümüş gibi okuyorum. Bundan sebep ki hep fonda bir müzik eşlik ediyor.
Böyle olması doğal, çünkü Baricco felsefe eğitimi almış, dolayısıyla düşüncelerini, yazacaklarını hizalamayı ve sıralamayı iyi biliyor. Yazdıklarının bir iç müziği var çünkü piyanoda dereceleri var ve o aynı zamanda film yönetmeni.
Gelelim İpek’e… Konu için bir tık (SILK)İpek, cisim olarak küçük bir kitap. Bazı bölümler birkaç satırdan oluşuyor. Tamamı iki kahve, iki sigara toplamı uzunluğunda.
Yazar, daha önce okuduğum diğer iki kitabından biraz daha farklı bir kurgu, daha farklı bir yöntem izlemiş, sanki her bir kelimeyi tek tek sayarak kağıda yerleştirmiş. Okur olarak batiste ciddi bir tatminsizlik kalıyor geriye, biraz da isyan, hani neden biraz dah cömert davranmadı anlatırken diye. Bunun anlatamamış olmakla bir ilgisi olmadığını, bilakis yazarın böyle tercih ettiğini bilmek biraz yatıştırıyor okuru.
İpek, bence ilk okunacak Baricco kitabı değil. Aksi yanlış bir izlenime neden olabilir ama kesinlikle açlığı kesip, şefin ana yemekte ne pişirdiğini merak etmek için yeterli sebepler sunan iyi bir ara sıcak…
İpek’in bir de filmi yapılmış. Seyretmiş olabilirsiniz. Filmin trailer’ı da seyretmemiş olan, merak edenler için gelsin o zaman… film afişine tıklamanız bunun için yeterli. Oyuncu kadrosu başarılı isimlerden oluşuyor, yönetmeni bildik tanıdık biri olsa da ben filmi seyredip seyretmemekte tereddütlüyüm. Kitabı okurken benim kafamda oluşan görüntüler öyle canlıydı ki, ola ki film onlardan sönük kalmışsa diye endişeliyim…
Öyle yani…
P. S. 1 Diğer Alessandro Baricco kitapları hakkında yazdıklarım için tık ve de tık … Emmaus, Mr Gwyn
P. S. 2 Aslında keyfim hiç yoktu, yazmayacaktım. Sırf inadımdan, paylaşırsam belki bir kişi daha fazladan kitap okur diye yazdım. Bundan sonra böyle…
P. S. 3 Sigara içmek için zamanında çok uğraştım ama başaramadım. Etrafımda içenlerin sayısı çok, bu nedenle zaman birimi konusunda yalancı sayılmam.