Bu yıl göreli okuma miktarımın düştüğünün farkındaydım ama oturup bilanço çıkarınca yine de ortalamanın oldukça üstünde olduğumu gördüm.
defter’ e yirmi altı kitaba dair yazmışım. Buna Bibliyomanyaklar’a yazdığım dört kitabı eklediğimde otuz oluyor.
Bir Kitap Hakkında kategorisine toplu baktığımda birkaç aylık dönemlerde okuduklarımı yazmadığımı gördüm. Onları da kafamda sıraladığımda toplam elliye oldukça yakın bir rakama ulaşıyor.
Mesela José Saramago’nun Körlük’ünü Görmek’i de okuduktan sonra yazmak için erteledim, ne var ki henüz Görmek’i okuyamadım. Yine Saramago’nun Kâbil’ini düşüncelerimi fazlasıyla kışkırttığı için yazmadım ama en sevdiklerimden öte saygı duyduklarımın arasına koydum.
Ned Beaumann’ın adını Boksör Böcek kitabı ile duymuştum. Boksör Böcek’i okumadım ama Işınlanma Kazası’nı merak ettim. Okudum ama ne anlattığını ancak bulanıkça hatırladığım birkaç kitap arasına girdi. Herhalde bundan sonra başka Ned Beaumann okumam.
Andrew Kaufman’ın Su Geçirmez İncil’i de ha keza öyle…
Bu yıl ilk kez Alper Canıgüz kitabı okudum, Tatlı Rüyalar. Çok sevdim ve diğer kitaplarını da aldım ve kendimi kötü hissettiğim bir zaman dilimi söz konusu olduğunda beni kurtarsınlar diye okumak üzere bir kenara koydum.
Gerbrand Bakker’in Dolambaç’ı ile Rosa Regas’ın Dorotea’nın Şarkısı okurken bende farklı ama benzer tad bırakan iki kitaptı.
Bir de Juli Zeh’in Oyun Dürtüsü vardı yazmadıklarım arasında. Juli Zeh, bu dünyada “o yazsın ben okuyayım,” dediklerimden. Oyun Dürtüsü yaklaşık iki yıldır beklemedeydi ve onu uzun bayram tatillerinden birine denk düşürerek okudum. Bana üç okuma kapısı açtı ve bu kapılardan geçmeden Oyun Dürtüsü hakkında yazamayacağımdan emin oldum. Kapılardan birini kapattım, Louis Ferdinand Céline’in Gecenin Sonuna Yolculuk’unu okudum ama henüz Robert Musil’in Niteliksiz Adamı ve Nabokov’un Ada ya da Arzusu’na sıra gelmedi.
Bir Kitap Hakkında kategorisine yazdıklarıma bakınca bu yıl okuyup da en beğendiğimi seçmeye çalıştım. Önce bir uzun, sonra kısa liste yapmaya uğraştım, güya sonunda da benim “en” imi seçecektim. Olmadı. Ben de aşağıdaki gibi bir liste çıkardım.
Keşfettiğim yazar: Yangın Müziği ile A.M. Homes
Beni hayal kırıklığına uğratmadıkları için bir kere daha sevindirenler: Kelliğimin Hikayesi ve İliğine Kadar ile Arnon Grünberg ve Hırsızlar Sokağı ile Mathias Enhard
Barıştığım: Gölgesizler’den sonra Bir Hüzünlü Haz ile devam etmek istediğim ancak muvaffak olamadığım, şükür ki Heba ile hayran olduğum Hasan Ali Toptaş
Tadı damağımda kalan ve hatta belki de bu yılın en iyisi: Mr. Gwyn ile Alessandro Baricco
Beni en çok sarsan: Deney ile Mario Giordano
En eğlendiğim: Bu Kitap Hayatınızı Kurtaracak ile bir kere daha A.M. Homes
Hasret giderdiğim: Katalin Sokağı ile Magda Szabo
Zorlandığım ama bir yerden tutunup bitirdiğimde kendimi doymuş hissettiğim: Animal Triste ile Monika Maron
Önemli bir vazifeyi yerine getirmiş olduğum duygusunu yaşatan: Gecenin Sonuna Yolculuk ile Louis Ferdinand Céline
Tahminlerimi boşa çıkarmayan ve sevdiklerine mübarek, benden uzak olsunlardan: Daha ile Hakan Günday
Fena değil, değil mi? Sizde durum nedir?
Yukarıda adı geçen kitaplar ile ilgili ayrıntılara sağda görebileceğiniz Bir Kitap Hakkında kategorisinden ulaşabilirsiniz. ,
Öyle yani…