Tags

, , , ,


ölü bir adamİçinde resim anlatılan kitaplara karşı ilgim diğerlerinden daha farklı oluyor. Resim sanatından anladığımı söyleyemem, hatta hiç anlamam ama vasat bir resmin iyi bir anlatıcı tarafından kelimelere dökülmesi halinde vasatlığından kurtulabileceğini ve yeni bir değer kazanabileceğini bilirim. İyi bir resim ise böyle bir anlatımla  okurun zihninde şahesere dönüşebilir.

Resmin kelimelere dökülmesi ressamı anlatılmadan mümkün olmaz. Ressamın günlük hayatı, genel duygu durumu, temel kişilik özellikleri, tercihleri ve tutkuları ile birlikte resim anlatıldığında renkleri farklı bir ışıltı kazanır.

Uzun yıllardır süren okuma deneyimimden artık bu kitapların benim için baştacı olduğunu biliyorum. Kimi tarihi olayların anlatıldığı kitapları, kimi aksiyonu bol olan anlatıları, bazıları ise içinde romantik unsurları barındıran hikayeleri sever.

Anlatının temel konusu resim olunca elbette uzun betimlemeler kaçınılmaz oluyor ki, bunlar okurların bir kısmının bir daha açmamak üzere kitabın sayfalarını kapatmalarına neden olabilir.

Ölü Bir Adam Resmetmek’in dört ana karakteri var. Dördü birbirleri ile bağlantılı ve sıra ile her birinin kendi hikayesi anlatılıyor. Kitabın ilk bölümü Suzan’la açılıyor. İkinci bölümde Cumbira’da yaşayan yaşlı ressam Giorgio var, onu üçüncü bölümde Suzan’ın babası, Giorgio’ya hayran ve yıllar boyu onunla mektuplaşmış Peter var. Dörüdüncü bölümde ise görme yetisini giderek kaybeden, Giorgio ile aynı köyde yaşayan, okulda Giorgio’nun gönüllü verdiği resim derslerine katılmış olan Annette var. Sonra yine anlatı Suzan’a geliyor ve hemen hemen bu düzende devam ediyor. Yazarın Suzan’ın hikayesini ona hitaben anlatmayı tercih etmesi hikayeye farklı bir ses getirmiş. Dört karakterin hikayeleri birbirleri ile bağlantılı olsa da zamansal olarak farklı olmaları onlara bağımsızlık kazandırmış. Aslında dört karakter ve beş zamandan bahsedilebilir.

Giorgio’nun son günlerinin anlatıldığı kısımlar kronolojiye göre en başta yer alsa da hem Girogio hem de Peter’ın bölümlerinden bunun öncesi olduğunu okuyoruz ve bu ilk kronolojik kısım temelde Peter’ın gençliği ile ilişkili. Peter’ın yazdığı mektupların başlangıcı ise bu zaman düzlemi ile Giorgio’nun hikayesinin zamanı arasında bir yere düşüyor. Giorgio hayatının son günlerinde Annette ile karşılaşıyor ve onun azalmış ancak henüz tükenmemiş görme yetisinin doğal sonucuna kendisinin ulaşabilmek için yıllarını verdiğini öğreniyoruz. Giorgio, yıllardır bıkmadan usanmadan şişe resimleri çizen ve yapıtları çeşitli koleksiyonlarda yer alan bir ressamdır. Giorgio ile kronolojik olarak doğaldır ki Annette çakışıyor ve sonrasında sayfalar boyu Annette’in körleşmesini, aslında başka türlü görmelerin ihtimallerini okuyoruz. Hemen hemen tamamen kör olduktan sonra Giorgio’nun mezarına yaptığı ziyaretlerle bir bakıma Giorgio’nun hikayesi Annette ile devam ediyor.

Tanınmış bir manzara ressamı olan Peter, resimlerini yaparak meşhur olduğu vadide sonrasında kendi kendine yaptığı sorgulama ile geçmişten kalan bir suçun kefaretini ödemek zorunda kaldığına kanaat getiriyor.

Anlatıya ilk başlayan ancak kronolojide sonda yer alan Suzan ise ünlü kuratör. Sanatçıların özel anları ile ilgili bir serginin hazırlıklarını galerideki arkadaşı Angela ile birlikte yaparken bir taraftan da yakın zamanda bir kaza sonucu ölen ikiz eşi, Danny’nin ölümüyle başetmeye çalışıyor. Bu süreçte daha ilk sayfalarda anlatılan ikiziyle anormal özdeşleşiminin farklı bir şekilde yeniden ortaya çıkışı ile kendini çakıltaşlı, dikenli bir yolda buluyor . Hiçbir sorun yaşamadığı eşi Nathan’ı bir başkası ile aldatırken etrafındakilere davranışları ile verebilecek olduğu zararlarla bir bakıma kendi yaralarını sarmaya çalışıyor.

Ölü Bir Adama Resmetmek, kurgu olarak baktığımda dört ana parçadan oluşan her biri ayrı bir şey anlatan hepsi birarada gözün merceği bir noktaya odakanıp bakıldığında bütünde bambaşka bir resmin belirdiği tablolar gibi bir kitap. Abartısız, akan bir dili var ki, bunda çevirmenin katkısının büyük olduğu muhakkak. Sarah Hall’u her ne kadar ne anlattığı ile hatırlayacak olsam da nasıl anlattığı bence daha kalıcı olacak. Anlatacak güzel bir hikaye olduğunda hikayenin gerektirdiği iyi anlatım tarzı ile nasıl daha bir ışıldayabileceğine dair bir örnek okumuş oldum.

Öyle yani..