Kitabı raftan almamın sebebi çevirmeni, Tomris Uyar’dı. Neticede Doctorow’u hiç duymamıştım ve açıkçası Ragtime da bana pek bir şey ifade eden bir kavram değildi. Belki daha önce de Tomris Uyar çevirisi okumuştum ama hatırlamıyordum.
Önce Ragtime’ın ne anlama geldiğini anlatmakla başlayayım. Wikipedia’ya göre 1895 – 1915 arasında Amerika’da hakim olan, özellikle zenciler tarafından icra edilen bir müzik akımı. Bu akımın en önemli temsilcilerinden biri Scott Joplin. Bu arada hemen bir ara parça alabiliriz mesela ve siz yazıyı okurken bir rag parçası dinleyebilirsiniz.
Ragtime’da olaylar varlıklı bir Amerikan ailesi etrafında şekilleniyor. Anlatıdaki karakterlerin yolu bir şekilde, öyle ya da böyle Anne’ye çıkıyor. Ailenin bireyleri isim verilmeksizin Anne, Baba, Küçük Kardeş, Büyükbaba, Küçük Kardeş olarak anlatılıyor. Anne başlangıçta geri plandayken giderek daha fazla öne çıkıyor ve sona gelindiğinde ana karakter oluyor. Romanda çok da görünmeyip olayların akışına yol verenlerden birisi Sarah. Bir gece Anne, bahçede bebek ağlama sesi duyuyor ve toprağa gömülü yeni doğmuş canlı bir bebek çıkıyor. Anne’nin, bebeği ve annesi Sarah’ı eve alması ile ailenin her bir bireyinin hayatları geri dönüşü mümkün olmaz şekilde değişiyor.
Tarihten bilindik birçok şahsiyetin ve o döneme ait tarihi önemli olayların anlatı içinde hiç sırıtmadan, olayların akışı içinde tüm olağanlıkları ile yer alıyor olmaları kiitabı başlı başına ilginç kılıyor. Örneğin türünün ilklerinden Houdini’nin şovlarının geçirdiği evreler, Henry Ford’un otomotiv üretiminde çığır açan band sistemi uygulamasını başlatması, ilk çizgi filmin Hollywood’da boy gösterişi, dönemin zengini J.P. Morgan’ın yaşamında tutkularının yer alışı, Frued’un Amerika’ya gelip geçişi, vs. aklıma ilk gelenler…
Hikaye dört ana koldan, bir rag parçası gibi hızı giderek artarak akıyor ama hepsi nihayetinde Anne’de birleşiyor . Hikayelerin ana karakterleri birincisinde Sarah ve nişanlısı Coalhouse Walker, ki olayların merkezinde Coalhouse’un tahrip edilip göle atılan Ford Model-T arabası oturuyor, ikincisinde Tateh ve kızı, üçüncüsünde Küçük Kardeş, dördüncüsünde ise dansçı Evelyn Nesbit, Thaw ve Stanford White.
Kitabın sonunda Tateh ve kızının yüz güldüren akıbetini okumak keyif vericiyken, Küçük Kardeş’in naifliğinin dahi bir teröriste dönüşmesini görmek şaşırtıcıydı.
Tomris Uyar’ın çevirisinin için okuru doyurduğunu, hayal kırıklığına uğratmadığını söyleyebilirim.
Yirminci yüzyılın klasiklerden biri olan Ragtime’ı tesadüfen de olsa okumak benim için güzeldi.
Bu arada Ragtime’ın sinemaya aktarıldığını ve uzun zaman Broadway’de müzikal olarak sergilendiğinde oldukça ilgi gördüğünü de eklemek isterim. Hatta bir güzellik olsun eğer TIKlarsanız müzikalden size tadımlık ikram etmek isterim.
Öyle yani…
süper ya! ragtime, benim macintosh’ta ilk kullandığım program 🙂 kitabı derhal alacağım…
Keyifli okumalar olsun…