Mor Fil’in Seyir Defteri

~ Kendi kendime, öylesine…

Mor Fil’in Seyir Defteri

Monthly Archives: Haziran 2016

TUTKU vs. HIRS

21 Salı Haz 2016

Posted by Selgin BİBER in İşte Öyle Bir Yazı

≈ 1 Yorum

Elma cipsi yiyorum. Canım tatlı çekti ve aklıma market poşeti geldi. Marketten tam kasanın önündeyken alıp torbaya atmıştım.

Gerçekten tatlı sevenler için tatlının yerini tutmaz, biliyorum ama benim için işe yarar.

Berlin’de ikinci otelimdeyim. Hotel Zoo… so cool… so stylish…

İlk girdiğinizde sanki bir Hollywood starıymışsınız gibi hissettiriyor. Sonrası malum… kumaş belli olunca bu his çabuk geçiyor ama ertesi sabah kahvaltı yine insanda güzel hislere sebep oluyor.

İlk  otelimiz Ritz-Carlton’dı ama sanırım hiçbirimiz o kitsch hali hiç sevemedik. Neyse ki, kısa sürdü. Ritz’de odada kahve makinesi yoktu neyse ki, Zoo’da var.

Bazı insanların hayatı da böyle geçiyor işte.

Maç seyrediyorum. Türkiye – Çekoslavakya. 1:0 şimdilik.

Akşam yemek dönüşünde Kurfürstendamm zafer sarhoşu Almanlarla doluydu ve ortalık polis kaynıyordu.

Level 1 modunda ilerliyorum bu yazıda fark etmişsinizdir çünkü 1 haftadır gündelik hayatımı bu düzeyde sürdürüyorum ama samimiyetle söyleyebilirim ki, zaten iyi olan İngilizcemle bu level 1 düzeyinde best seller ortaya çıkartabilirim. Hatta zorlarsam Almanca bile yapabileceğim konusunda hezeyana varabilecek iyimserlikle doluyum.

Bu sabah kongrede genetik ağırlıklı oturumlar vardı. Yataktan çıkmamak için bayağı zorladım kendimi ama yeni şirketteki yeni insanlardan birine sabah birlikte parkta yürüyüş için söz vermiştim. Neyse ki, tam kapıdan çıkmak üzereyken gördük ki, ahmak ıslatanı aşmış bir yağmur var. Ben gerisin geriye döndüm. Hemen yan taraftaki Starbucks’ın açılmasına 15 dk vardı. Odaya çıkıp gözlüğümü ve kitabımı aldım, sabah kahvesi için Starbucks’a gittim. Normal şartlarda yağmur, kitap, kahve üçlüsü beni mutlu eder ama galiba evden şimdiye kadar böyle uzun uzak kalmadığımdan sonu yokmuş gibi  bir hüzün kapladı içimi. Oturup hıçkıra hıçkıra ağlayasım vardı. Sorulsa bir neden yoktu, evdekilerin keyfi yerindeydi, en azından ben öyle sanıyordum, dönmeye epi topu 3 günüm kalmıştı… ama duygular söz konusu olduğunda bir rasyonalizasyon genellikle yeterli olmuyor.

Kongredeki genetikle ilgili oturumlar ilgimi çekmiyor. Halbuki, bundan dört yıl önce (Pullpit Rock yazısına bir bakmalı, ne zamanmış) Norveç’te öenmli bir hareket bozuklukları merkezine gittiğimizde bir bilim insanı C.elegans’la ilgili araştırmalarını anlattığında bir insanın hayatını bir solucan üzerinde Parkinson Hastalığı’nı araştırarak geçirdiğini görmekten, tutkusundan çok etkilenmiştim. Bu sabahki oturumda da biri meyve sineklerinde mutasyonlu Parkinson modellerinden birini anlattı. Öğleden sonra da gen tamirinden başka bir oturumda bahsedilirken Aziz Sancar’ın fotoğrafı gösterildi, çok gururlandım.

Yazının gidişatından anlaşılacağı üzere pek bir şey anlatmaya çalışmıyor, daldan dala konuyorum ama illa bir şey anlattığım düşünülecek olursa, hadi ben söyleyeyim, tutkunun hayranıyım. Yapılan iş her ne ise, içinde tutku varsa başkalaşıyor. Tutkuyu hırsla da karıştırmamak gerek. Hırs ne kadar absürd ise tutku o kadar naif. Tutku galiba daha ilkel, hırs sanayileşme sonrasından süregelen gri renkli, beyazlamasına dair ümitlenilen ama siyaha döneceğinden kuşku duyulmayan, olmayanlarda eksikliğinden yakınılan, olanlarında ise suçlanılan, ne idüğü belirsiz bir şey. Bir de galiba şöyle bir şey var, tutkularının peşinden gidenler mütevazı oluyor, çünkü yaptıklarının hayatlarının bir parçası olarak görüyorlar ama hırslarıyla hem kendilerini hem de etraflarını kasıp kavuranlar nedense egolarının kırbacı altında tanımı güç bir yaratığa dönüşüyorlar.

Ben yazıyı yazarken Türkiye 1 gol daha attı. Durum 2:0 oldu. Oğlumun demesi ile yattılar ve son anda durumu kurtarıyorlar.

Sizi bilmem ama ben bu yazıyı sevdim. En azından bana iyi geldi. Son iki güne daha dayanabilirim, içimdeki hüzünle başedebilirim. Sabah saat 06:30 da yürüyüşe gideceğim. Sonra çırpılmış yumurta ve yanında protein ağırlıklı kahvaltı. Öğlen elma, aralarda az kuruyemiş ve birkaç lokma sabah kahvaltısından alınmış esmer ekmek, akşam yemeğine de bakacağım ne yiyebilirim. Yemenin günlük hayatın odağından çıkması gerçekten özgürleştirici bir şey, orası kesin. Bir de ne giyseniz yakışıyor, 36 beden olmak kendi başına mutluluk verici.

Ben yazıda yazım hatalarını kontrol ederken maç bitti. İsveç ve İrlanda’nın oynayacağı maçları bekleyeceğiz.

Öyle yani…

← Older posts

Bu bloga eklenen en son yazılardan haberdar olmak ister misiniz? Lütfen posta adresinizi bırakın.

Diğer 682 aboneye katılın

BEN DE BURADAKİ KİTAPLARI OKUMALIYIM DİYORSANIZ…


idefix Satış Ortağı

Ne aramıştınız?

Haziran 2016
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
27282930  
« Şub   Nis »

günceller

actifry Alzheimer Hastalığı Antakya barcelona barış bıçakçı benjamin parzybok Berlin bira Birecik blog bulgur pilavı cenevre cevizli ekmek diyet domates domatesli ekmek domingo kitap e-ekmek atölyesi ekmek ekmek makinası günün menüsü havaalanı hayaller imza: karın Islak Köpek Kokusu Kadıköy kadınlar kek kitap eleştirisi kitaplar kitap tanıtımı kitap yorumu koltuk kopenhag kurabiye kızlar lazanya lezzetli öyküler makarna Mathias Enard mayalı hamur mutfak New York Norveç okuma listesi okur notu paris patates peynirli ekmek pilav rejim roka salatası rüya Selimiye sevdiklerim seyahat Siri Hustvedt su süt tavuk Tirza unutmak uçak walter benjamin yaşlılık yekta kopan yumurta YİTİK ÜLKE çocuk çocuklar örgü öykü İmza: Kızın İstanbul şarap

Son Beş Yazı

  • LVIV – UMOS 6
  • KOPENHAG – UMOS 5
  • SÖĞÜT / SELİMİYE – UMOS 4
  • PAMPOROVO – UMOS 3
  • Perde Arası

Ne hakkında yazmışım

  • Alıntı
  • Bilimsel sekmeler
  • Bir Film Hakkında
  • Bir Kitap Hakkında
  • Bir Kişi Hakkında
  • Bugün Ne Pişirsem
  • Dialoglar
  • Ekmek
  • Neresi
  • SAĞLIKLI BESLENME, SAĞLIKLI YAŞAM
  • Sağlıklı ve Lezzetli
  • UMOS
  • UYGUNSUZ ÖYKÜLER
  • YAŞ ALMA
  • Yemek Tarifi
    • Klasik kokteyller
  • ZGZT
  • İşte Öyle Bir Yazı
    • Yazı Egzersizleri

Gelenler gidenler...

  • 834.964 hits

Off ne yazıymış ama… kaçırdıysan hâlâ okuyabilirsin

  • ANGOSTURA BITTERS
  • INCENDIES
  • BİR DOKTORUN MESLEĞİNİ BIRAKIŞININ SEBEPLERİ
  • KIZARTMADAN, AZ YAĞLI KADINBUDU KÖFTE
  • MİDYELİ VE KARİDESLİ MAKARNA
  • ETLİ EKMEK
  • LA SAGRADA FAMILIA
  • BERGAMUTLU PİLAV VE KUZU FIRIN
  • İKLİMLER / André MAUROIS
  • DENİZADAMI / Carl-Johan VALLGREN

Blogroll

  • Atalet
  • Ayşe'nin Kitap Kulübü
  • Banu'nun Dünyası
  • Bir Tek Aşk
  • KakaraKikiri
  • Lale'nin Bahçesi
  • Leylak Dalı
  • Mindmills
  • Qunegond'un Penceresinden

Gevezelikler

Hata: Twitter yanıt vermedi.Lütfen birkaç dakika bekleyip bu sayfayı tazeleyin.

Geçmiş Zaman Olur Ki…

Her hakkı saklıdır…

Bu blogda yayınlanan her tür yazının, blog yazarı tarafından başka bir kaynak gösterilmedikçe, her hakkı saklıdır. İzinsiz olarak kısmen alınmamalı ve çoğaltılmamalıdır. Aksi takdirde gerekli işlem yapılacaktır...

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Diğer 618 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle