Etiketler
özgüven, bilişsel, bilişsel olmayan, irade, kişisel özellikler, SAĞLIK, varlık, yaşam becerileri, yaşlılık
Bir zamanlar çok sık kullandığım bir kalıp vardı, “hayat kekemesi” derdim, en basit şeyler karşısında kal gelen, devam etmek için adım atamayanlar için. Tembellik bu kavramın kapsamı dışındaydı. Bir süre sonra anladım ki, yaşam koçları denilen insan topluluğu işte bu hayat kekemeleri içi varlar ve onlar nedeniyle varlıklarını sürdürüyorlar. Bence en trajikomik olanı yaşam koçları ile yaşam sürdürenlerin çocuk yetiştirmeye kalkışmaları oluyor. İşte o zaman, gerçekten idealize edilmiş, projelendirilmeye çalışılmış, her şeyleri düşünülen küçük bireyler ortalıkta dolaşıyor.
Ben ne yaşam konusunda ne de çocuk yetiştirme konusunda söz sahibi olabilecek donanıma sahip birisi değilim ama yetkinliklerim ve eksiklerim konusunda farkındalığım yüksektir. “Bugünümüzü aramayalım”, ve “çocuğumla terbiye edilmek en büyük korkumdur” a gönülden bağlıyımdır.
Demiştim ki, her gün elimden büyük çoğunlukla sağlıkla ve nöroloji ile ilgili bilimsel makaleler geçiyor. Ben okumanın bana pencere açanını, yani beni zıp zıp başkasına ve daha başkasına götürenini severim,konu edebiyat ya da bilim olsun fark etmez.
Önden işaret çakmıştım, yaşam becerilerinin hayatımız üzerine etkisi ile yazacağıma dair. Okduklarımı burada toparlamaya çalışacağım.
Önce “yaşam becerisi” kavramını açıklamak gerek. Kişisel özellikler ve yetkinlikler bütününe yaşam becerisi deniyormuş. Yani çoklu yetkinliklere sahip olmanız ya da güçlü kişilik özellikleriniz olması tek başına anlamsız kalıyormuş. Uzun zamandır yaşam becerilerinin başarı ve refah şansını artırdığı düşünülüyormuş.
Yaşam becerilerinin altındakiler şöyle sıralanmış:
- Dayanıklılık = sebat + kararlılık
- İrade
- Sosyal beceriler (sanırım kastedilen sosyal medyadaki hünerleriniz değil)
- Özgüven
- Optimizm
- İstikrar
Bunlar bilişsel olmayan olarak sınıflandırılıyormuş ve bilişsel yetenekler ile entelektüel kapasiteden ayrı tutuluyormuş (burada yazarken yorulduğumu hissettim, okur da yorulmuş olabilir ama az gayret, devam edelim)
Yaşam becerileri şekillendirilmeye elverişliymiş, ki zaten biliyoruz, ağaç yaşken eğilir. Ancak ne yazık ki karakter özellikleri için geçerli değil, onlar sabitmiş, e bunu da biliyoruz, insan yedisinde neyse yetmişinde de odur.
O zaman ikiden biri çıkarınca elde kalıyor yetkinlikler. Demek ki bunların üzerinde çalışmak gerek.
Yaşam becerilerinin çoğu kalıtımsalmış, armut dibine düşüyor, bunu da biliyoruz.
Çocukluk çağı / ergenlikteki çeşitli yaşam becerilerinin gelecekteki akademik başarı, iş hayatı, toplumsal davranışlar ile sağlıkla iligili konularda öngörücü olduğu daha önceden bulunmuş.
Kimler yaşamın erken dönemindeki yaşam becerilerinin geliştirilmesi ile ilgileniyormuş: eğitimle ilgili kanun yapıcılar, suçu önlemek üzere çalışanlar, toplum düzeni sağlayıcıları ve iş-sağlık yönetimi ile ilgilenenler (burada elbette bizim ülkemiz gibi ülkeler kastedilmiyordur, diye düşünüyorum).
Orta yaş – yaşlı grubunda daha önceden irade, optimizm, duygusal kararlılık gibi kişisel özellikler ile birçok sosyal ve sağlık sonuçları arasında ilişki olduğu gösterilmiş. İradesiz, pesimist ve duygusal kararsızlar belki de bu çalışmalarda sosyal ve sağlık açısından kötü durumda bulunmuştur. Yaşam becerilerini yaşamın geç dönemindeki ekonomik, sosyal, sağlık ve biyolojik sonuçlar üzerindeki dhaa önce pek araştırılmamış bir konuydu.
İngiltere’de 2010 yılında yaş ortalaması 67.7 olan, 8119 kadın ve erkek üzerinde konu incelenmiş. Varılan sonuç özetle şöyle:
- Yaşamın erken döneminde sebat, irade ve kontrol önemlidir.
- Yüksek yaşam becerisi notu, hem kesitsel (yani yaşamın herhangi bir 3-5 yıllık döneminde) hem de uzun vadede yaşlı erişkinlerde ekonomik başarı, sosyal ve sübjektif iyilik hali ile ilişkilidir.
- Yaşa becerilerinden tek başına önemli olan yoktur.
- Bu becerilerin erişkin hayatta da teşvik edilmesi ve sürdürülmesi belki de daha ileri yaşlarda sağlık ve iyilik hali ile ilgili olabilir.
Ben okuduklarımdan özetle iki şey çıkardım:
Neticede, yukarı bir çıkıp bakarsanız göreceksiniz ki, o yaşam becerileri çok da okulda öğrenilen şeyler değildir, genelde ev içi yaşamda edinilen özelliklerdir. Bence çocuğunuzu en süper ötesi şahane okula gönderin iyi rol model olamıyorsanız, çocuk kolay kolay yaşam becerilerine haiz olamayacaktır.
Diğer taraftan ise eğer kendimize güzel bir yaşlılık hayal ediyorsak 40 lı yaşlarımıza gelince kendimizi bırakmamalı, 15 imizdeki kadar umutlu, istekli, yapabileceklerimiz konusunda inançlı olmalı, sosyal kelebek olmasak da sosyal açıdan iletişimi devam ettiren bireyler olmalıyız.
Öyle yani…
P.S. 1 araştırmanın tam metnini merak edenler için http://www.pnas.org/content/114/17/4354.long
P.S.2 italiklerin benim monoloğumdan parçalar olduğunu söylememe gerek yoktur sanırım.
Güzel bir yazı olmuş, çok teşekkürler. Yaşam becerilerinin önemine tamamen katılıyorum, okulda öğrenilen bilgilerden daha önemli oldukları kesin. Ama bu aileden görme, öğrenme meselesini hiç bir zaman anlayamadım. Hiçbiri birbirine benzemeyen bir ailenin ferdi olarak evde öğrenme ve rol modeli kavramları bana çok uzak. Örneğin, çok evhamlı, telaşlı, oldukça da karamsar olabilen bir ailem var. Hayat boyu onlara benzememek için uğraştım, çok soğukkanlı olduğuma göre sanırım başardım da. Hemen hemen hiç bir konuda anne, baba ve ablamı örnek almam. Kötü oldukları için değil, sadece çok farklıyız. Genelde de ben haklı çıkarım. Aşırı kitap okurum, kalabalık sülalemde bile azıcık benzer bir örnek yok, ablam mesela hiç ama hiç okumaz. “Okuma alışkanlığı evde….” diye başlayan cümlelere çok gülerim bu yüzden. Düzenli olmaktan, sağlıklı yaşamaya daha bir sürü örnek. Sanırım eninde sonunda karakter her şeyin üstünde.Bir de rol modelleri ailenin çok dışından da olabilir sanki…
Sevgili Işın,
Aslında ben idealimi yazmak istemişim herhalde, şöyle ki ben de edindiğim çoğu olumlu şeyi ev içinde ebeveynlere karşı verdiğim sessiz ve tek başına mücadele ile edindim. Burada ayrıntı vermek istemem ama şahsım adına bana göre engelleyici değil destekleyici olsalardı çok daha iyi mi olurdum, daha da ileriye gider miydim, diye hep sordum. Annemi bir uca koydum ve kendi anneliğimin neredeyse 180 derece aksi olması için hâlâ uğraşıyorum. Bu başarılı mıdır, bilemiyorum. Ben özgüvenimi zor kazandım, çocuklarım erken kazansın istiyorum ve belki de bu sefer ben hata yapıyor dozu kaçırıyorum. Bunun ne yazık ki, ideali yok. Yeter sakatlayıcı ebeveynler olmayalım. Sevgiler.
P.S. Bu arada bizim evde de hiç kitap okunmazdı ve ben de deli gibi okurum. Eskiden buraya da yazardım, belki yine buraya okuduklarımın notlarını bırakırım.