Etiketler
avakadonun yağ yakıcılığı, kinoanın protein değeri, pilates, sağlıklı beslenmek, yaşamak için beslenmek, yürümek, yemeğini kendin hazırlamak, yoga, zayıflamak
Sağlıklı beslenmeye karar verince hayat hem kolaylaşıyor hem de zorlaşıyor. Bir kere kolay besin karbonhidratlar sepetten çıkınca bazen ne yiyeceğini bilemez oluyor insan. Özelikle de çalışıyorsanız ve bir öğünü dışarıdan temin edecekseniz yiyebileceğiniz tek şey var, o da salata. Salatanın da sosunu siz koymalısınız.
Ev yemeği yapılan yerlerden uzak durmanız gerektiğini bir süre sonra anlayacaksınız. İnsanlar bunun ticaretini yapıyor ve elbette satsın istiyor, insanların lezzetli olduğu için almaları en büyük amaç. O yüzden ne yazık ki, büyük çoğunun yağ içeriği fazla. Buharda pişmiş sebze, haşlanmış tahıl ve ızgara et/balık/tavuk servisi yapan kaç yer biliyorsunuz? Belki bazı restoranların diyet menüsünde bunlara rastlarsınız ama her gün oralarda yemeye de bütçe dayanmaz.
En pratik çözüm, aslında pratik sayılmaz ama yemeğinizi kendinizin taşıması.Eğer ara öğünlü besleniyorsanız onu da ilave etmelisiniz. Hal böyle olunca, sabah evden bir çantaya doldurulmuş saklama kapları ile çıkıyorsunuz. O çantanın hacmini, kapların üstüste tezgah üstünde duruşunu görünce, insan gün içinde tükettiği besinin ne kadar çok olduğuna inanamıyor. Ola ki, disiplinli biri iseniz, arada atıştırma ihtimaliniz olanları da aklınızın bir köşesinde topluyorsunuz, mesela ofiste yan masanızda oturanın kahvesinin yanında yediği ve size ikram ettiği bademli kurabiye ya da ortak alanda gördüğünüz, toplantıdan kalan poğaçalar veya akşamüstü kesilen bir doğumgünü pastasından alınan incecik bir dilim.
Kendi yemeğini hazırlamak deyince, aklınıza öyle karmaşık yemekler gelmemeli. Ne kadar basit, ne kadar az soslanmış, yağlanmışsa benim için o kadar iyi. Daha önce de söylemiş olmalıyım, buzdolabınızda her zaman en az iki çeşit haşlanmış bakliyat olsun. Mercimek ve bulgur benim favorim. Hiç kendinizi yormayın bence kinoadır, siyah pirinç ve fasulye filan diye. Nohut var, buğday var, arada sırada kuru fasulye var. Elbette ara öğün ihtiyacı duyduğumda benim vazgeçilmezim yoğurt. Varsa içine keten tohumu, ısırgan otu tozuyla nefis oluyor.
Bu aralar bir de avakado pompalaması var, faydalı yağ içeriğinden ötürü. Ben size söyleyeyim, her şeyi ye, yediklerine dikkat etme, avakado ye ve sonra fayda bekle, yağlarım yanacak zannet. Kinoa desen, ayrı mevzu. Ben kendisini seviyorum ama evde benden başka kimse sevmedi. Bir paketi kaç para, paketi açınca bitsin bozulmasın diye günlerce kinoa yediğim oldu, bıktım. Zaten tadı da öyle aman aman bir şey değil. Avakado da tek başına yediğimde tad olarak bana bir şey ifade etmedi. Belki etin yanında guacomole sos olarak güzel olduğunu söyleyebilirim ama yapmayın kuzum, hepimizin annesi de birer guacomole sos ustasıdır, değil mi? O yüzen tanesine beş lira verip almaya değer mi değmez mi, bilemiyorum, ha keza kinoanın yarım kilosu fiyatına neredeyse üç kilo mercimek alırsınız.
Eminim sizler de benim gibi üniversite yıllarınızda evde iki öğün, bir öğün de okul yemekhanesinde (İstanbul Üniversitesi’nin efsane yemekhane yemeklerinden türlünün ertesi günü çıkan sebze çorbası ve kuru üzümlü pilavı favorilerimdendi) yerken, her gün kilometrelerce yürüyüp, otobüse, vapura koştururken kilo problemi filan yaşamıyordunuz.
Büyüdük, iş güç sahibi olduk ve sahip olduğumuz birçok alışkanlığımız yerini yenileri ile değiştirdi. Öğle yemekleri için kampüsün diğer ucuna yürürken aşağı kata inemez, masa başında sandviç yer olduk. Akşamları fazla mesaiye kaldık ve ancak eve gidip buzluktan çıkardığımız pizzayı mikrodalgada ısıtıp yedik. Günde attığımız adım sayısı iyi günlerde yedi bini geçmedi. Şimdi ise tüm umudumuzu kinoa ve avakadoya bağlamış durumdayız.
Çözüm chia tohumu ya da Beluga mercimeğinde de değil. Çözüm kendimizde, önce kendimiz için iyi olanı istememiz gerekiyor. Sonrasında da her gün en az on bin tempolu adım atıp temiz beslenmeliyiz. Ne kadar basitse ve ne kadar bizim geleneğimize uygunsa, o kadar kolay ve iyi olduğunu unutmayın.Yemek için yaşamayın, yaşamak için ve gerektiği kadar beslenin. Üşenmeyin, yemeğinizi kendiniz hazırlayın (beyler buna siz de dahilsiniz, ne yemek istediğinize siz karar vereceğinize göre hazırlama işinin de üstesinden gelebilirsiniz) ve yanınızda taşıyın. Bu arada vücudunuzu ihmal etmeyin, bacaklarınızın fotokopi makinesine ulaşmak için değil doğada yürümek, tırmanmak için olduğunu hatırlayın. Mümkün olmadığında suni yolları değerlendirin, yürüyüş bandının size yardım etmesine izin verin, bir yoga ya da pilates sınıfına dahil olun. Gerisinin kinoa ve avakodayo ihtiyaç olmadan geleceğini, avakado zayıflatır mı yoksa kinoa yüksek proteini ile tok tutar mı sorularıyla işinizin olmayacağını göreceksiniz, inanın. Amaç sağlıklı yaşamak. Bu arada fazla kilolar da giderse ne âlâ, bonus olur.
Öyle yani…
Afiyet olsun.Ben param oldukca mutfagindan avokada ve kiwiyi eksik etmiyenlerdenim lakin kilo veremiyorum çünkü totale yakın troidektomi gecirdim.Sağlıcakla kal.
ben elbette bunları kendimi, yani sağlık sorunu olmayan birini, merkeze alarak yazıyorum. çok geçmiş olsun.
Ben baklagilleri haşlanmış saklamayı sevmiyorum. Onları ıslatıyorum ve öyle saklıyorum küçük porsiyonlar halinde. Ben bir bira içerken mesela yeşil mercimeğim haşlanmış oluyor.
o da bir yöntem. doğrudur, önceden ıslatıldıklarında bu küçük baklagiller, tahıllar çabucak haşlanıveriyor.
Hay ağzına sağlık hocam
Kelimelerime tercüme olmussunuz