Etiketler
eat clean, iş görümesi, işsizlik, kendi işimin patronu, kurumsal hayat, sağlıklı beslenme, temiz beslenme
Yine, yeniden bir geçiş döneminin tam ortasındayım sevgili okur.
Bir kere daha iş değiştiriyorum ve galiba yoruldum bu değişikliklerden. Alt alta koyup yazdığımda yakın zamanda 10. işime başlayacağım. Ay pardon, 11. Arada yarım gün gidip vazgeçtiğim, hatta doktorluğu da böylelikle bıraktığım bir tane vardı, onu unuttum. Ola ki, doktorluk mesleğimi icra ederken sağlık bakanlığı içinde dolaştığım hastaneleri de yazacak olursam 15 i geçiyor herhalde.
Elbette yorulurum, ben yorulmayayım da kim yorulsun?
İş görüşmelerinde atlaya atlaya anlatsam, sadece önemli kısımlara, son sekiz yıla (3 iş) odaklansam da valla anlatırken içim şişiyor. Fark ettiyseniz, son sekiz yılda bayağı durulmuşum. Eh, yaş almanın getirileri diyelim ve geçelim.
İş görüşmelerinde sorulan, değişime ayak uydurabilme, konfor alanında çıkabilme sorusuna cevabım belli. Buyrun, o benim!
Memleket işsizlikten kırılır, nice üniversite mezunları iş ararken benim iş konusunda bu geçmişteki dürtüselliğimin, artık daha sebatkâr olup aynı işte kariyer planları yaparken bir taraftan da aklımın bir kenarının süregen şekilde girişimci iş projelerimle meşgul olmasının kimse tarafından anlaşılmasını beklemiyorum. Olan BB ye oluyor, adam hemen her akşam eve geldiğinde benim “yeni bir iş projesi” fikrimle karşılaşıyor. Fikir var, eylem yok… o ayrı. Çünkü eylem için risk almalıyız. Birinci çoğul zamire dikkat, riski sadece benim “alıyorum dememle” olmuyor. Bizim, çoğunuz gibi bir hayat gerçeğimiz var, birimizin düzenli, sabit gelirden vazgeçip hayallerinin peşinden gidebilme şansı yok çünkü standart şehirli Türk insanı olarak her ay ev bütçesinin sabit giderlerinin karşılanması lazım.
Dünkü yazım, bana geçmişteki projelerimden birini anımsattı.
Sağlıklı beslenme, düşük glisemik indeks, ıvıdı zıvıdı beyninizi kaşıyıp duruyorum, iyi hoş güzel de kim uğraşacak bu besinlerin hazırlanması, organize edilmesi ile değil mi? Mutfağa filtre kahve hazırlamak için bile girmek istemiyorsanız bu nasıl olacak? Evdeki Ayşe Hanım alışmış zeytinyağlı fasulye, patlıcan musakka, biber dolması yapmaya o mu yapacak size birbirinden lezzetli, iştah açıcı ama sağlıklı yemekleri, mesela fırınlanmış enginarlı maş fasulyesi, buğday salatasını?

masa başı olağan kahvaltı
Projenin can alıcı noktası burasıydı sevgili okur.
Bendeniz, ulu mutfak bilgesi, size bu noktada hizmet verecektim. Sizinle mesela şöyle bir anlaşma yapacaktık. Ben önce oturup sizinle konuşacak, her bir aile ferdinin yeme zevkini öğrenecek, sizin mutfağa girip buzdolabı, erzak dolabı tetkik edecek ve size ait bir rapor hazırlayıp nerede ne tür müdahaleler yapılması gerektiğini tespit edecektim. Sonra bir hafta boyunca sizin eve gelecek, Ayşe Hanım’la alışverişe çıkacak, ona EAT CLEAN (temiz beslenme) için alışverişi öğretecek ve temel tarifleri uygulamalı gösterecek, bu bir hafta sonunda sizin mutfak ve beslenme dönüşümünüzü tamamlayıp ayrılacaktım. Tabi, hizmet bununla da bitmeyecek, atıyorum, 3 ay boyunca ben uzaktan Ayşe Hanım a destek vermeye devam edecektim. Tahmin dersiniz ki, bu güzel nadide hizmet az ve sınırlı sayıda insana verilebileceği için, mesela ayda en fazla dört iş alabilecektim, bir süre sonra yığılmalar ve, hayalin sınırı yok sevgili okur o yüzden de kurması güzel, mesela ancak dört ay sonrasına randevu verebilir hale gelecektim. Böylelikle de, ücretli kurumsal hayatı bıraktığıma pişman olmayacaktım. Bu süper sofistike, elagan yeni işimin gelirinin iyi olması gerekiyordu. Size paket fiyat verecektim. Hayatınızın gidişindeki acımasızca güzel ve ani değişim için ödeyeceğiniz parayı düşünmeyecektiniz bile. Başlarken eve yakın muhitlerden başlayacak, Suadiye – Erenköy – Caddebostan, hadi belki Fenerbahçe, gidişata ve kendi (!) ihtiyacıma göre mesafeyi genişletmeyi düşünecektim. Tek bir şarrtım olacaktı, doktor olduğum için sağlıkla ilgili soru ve sorunlara maruz bırakılmayacaktım, ancak ben istersem, size faydalı olacağını düşünürsem sağlıkla ilgili konuşacaktım.

Mercimekli, buğdaylı, jalepeno biberli pırasa
Şimdiye kadar kafada uçuşan fikirken bu projemi yukarıdaki paragrafta anlatınca, zınk (!) diye “Neden olmasın ya ?!?” sorusu çakıldı aklıma. Şimdiye kadar hobisinden para kazananlara imrenmedim mi, imrendim.
Siz bunu bi düşünün, hayrınıza bu iş para eder mi, etmez mi söyleyin. Belki şimdi benim için zamanı değildir ama hayat uzun bir gün neden olmasın, di mi?
Öyle yani…
Benzer bir projeyi ben de düşünmüştüm yıllar önce. Gitgide nefret ettiğim ve defalarca iş değiştirdiğim halde çare bulamadığım işimden sıkıldıkça projeler üretiyordum. Ama benimki 3-5 aile ile anlaşıp onların zevk ve tercihlerine göre kendim yemek yapıp ulaştırmaktı.
Yemek yapmayı seviyordum ama yine de böyle bir iş için neyime güveniyordum bilemiyorum. Tabii ki hiç hayata geçemedi. İyi ki de geçememiş. Sonra çalışmayı erken bıraktım, emekli oldum. Çoluk çocuk olmadığı için benim için kolay oldu. Yıllardır hala sıkılmadım ama ne olduysa oldu yemek yapmaktan hiç hoşlanmamaya başladım. Çalışırken ekmek, yoğurt yapan ben şu anda bunların lafına bile tahammül edemiyorum. Sağlıklı beslenecek kadar evde yemek yapıyorum o kadar. Sanırım çalışmayınca insan kendini daha domestik hissediyor ve zaman içinde bununla bir mücadeleye giriyor. Ben de sabahtan akşama sokak sokak gezmeyi tercih eder oldum.
Sizin projeye gelince bence çok güzel ve aslında uygulanabilir. Ama Türk insanın yemek konusundaki muazzam tutuculuğu önemli bir engel olabilir. Ben en yakınlarımı
bile azıcık farklı ama daha sağlıklı bir yemeğe ikna edemiyorum. Fotoğraftaki örnek yemekleri bayılarak yerim mesela ama misafirlerime yapmaya korkarım. Aslında buradaki en büyük zorluk ikna bence. Aslında en kestirme yol bence önce bir kitap yazıp bir kaç gazete ve TV’ye çıkmak. Bundan sonra kesinlikle kapıda kuyruk olanlar olabilir.
Bu gibi konularda benim kendimle ilgili gördüğüm belki en büyük problem biraz maymun iştahlılık. Bu yüzden ilgilendiğim bir şeyden bir süre sonra nefret eder hale gelebiliyorum. Bunu da düşünmekte yarar var.
Son olarak genel olarak sağlıklı beslenen ve spor yapan biri olmama rağmen clean eating ve bize empoze edilen binbir beslenme şekli konusunda çok fazla şüphem var artık. Bu yüzden genç yaşlarıma oranla daha az umursuyorum bazı şeyleri. Mesela etli biber dolması neden sağlıksız olsun ya da günde bir dilim ekmek neden bu kadar korkunç ?
Işın selam.
Benzer şeylerden muzdarip olduğumuz kesin. mesela maymun iştahlılık. 🙂 Ben de fikir çok olduğu için olabilir, hemen sıkılıp bir başkasına zıplayabiliyorum. O yüzden BB beni hep yüzünde manidar bir tebessüm ile dinler.
Toplumu sağlıklı beslenme konusunda eğitmek çok zor, hele ki her kanaldan sağlıksız ne kadar besine benzemez şey pompalanırken. Kaldı ki, bu hizmeti alacak yani parayı ödeyecek ve tabii ki de büyük oranda bu yüzden kişilerin türlü çeşit kaaprislerine katlanmak da cabası. Akşam yemeği için yarım dilim antrikot, yanında ızgara sebze ve süzme yoğurt var desem, yüzlerde belirecek ifadeyi tahmin etmek mümkün.
Aslında Türk yemekleri sağlıklı beslenmekten çok uzak değil. Etli biber e az yağlı kıyma ile dolmayı bulgurla vapıp çok fazla yağ da iilave edilmese yanında yoğurt ve kaşık salatası ile mükemmel bir öğün olur.
Kitap konusuna gelirsem… Eğer disipline olabilirsem olacak, hatta yayıncısı bile hazır. İş bunu iş olarak görüp yapmakta.
Yorumun ve takibin için çok teşekkürler. Sevgiler…
Sevgili Selgin Hanım , yeni projeniz için neden olmasın diyeceğim ama diyemiyorum . Muhtemelen ‘ beyaz yakalı’ kesim ile ya da eş’leri iyi kazanan ev hanım’ları ile muhatap olmayı düşündünüz . Ancak, mesleğim gereği piyasanın hakikaten çok durgun olduğunu, bozuk olduğunu gördüğümü söylemeliyim. Naçizane 2 tavsiyem var:
* sakın ofis kiralalamayın
* gelir vergisi çıkacaktır , 2 kere düşünün.
Sevgiler,
Selamlar…
Yok ben ofiss filan kiralamam, zaten ücretli olmanın verdiği güvenceden kolay kolay vazgeçmek mümkün değil. her zaman derim en zor iş kendi işinin sahibi olmak.
benimkisi kendi kendini projelerle eyleme, günlük yaşamda karşılaşılan zorluklar için hep bir açık kapı bırakma çabası, o olmazsa bu var, tesellisi.
İşin komiği ne kadar belli oluyor bilmiyorum, ben bunları yakın çevreme öyle bir heyecanla ve istekle anlatıyorum ki, yarın işi gücü bırakıp buna soyunacağımı sanıyorlar. Şimdilik en büyük kaygım işverenim mutlu olsun, ben mutlu olayım.
Blogda ben siz okurlarla paylaşmaya devam ederim, bu kadarı da beni mutlu ediyor nasıl olsa. Eğer fikri alıp da yapan biri olursa ona da kolaylıklar dilerim.
Takibiniz ve yorumlarınız için çok teşekkürler. Sevgiler.
Merhaba Selgin Hanım. Söylediğiniz fikir çok hoş ve gayette uygulanabilir bir fikir. Ancak sizin bu fikrinizin daha az kısmını sanırım yapıyorlar. Şöyle ki; ismi yanlış hatırlıyor olabilirim ama sanırım diyetisyen Şeyda Coşkun’du. Birlikte çalıştığı kişi ile tüm günü birlikte geçiriyor ve onun yediklerini ve yaptıklarını kontrol ediyordu. Sizin projeniz ise daha da ötesi. Yapılan yemekleri koordine etmek ve eğitmek. Daha değerli. Bence kesin müşteri bulursunuz. Fikrin üzerine gitmek lazım.
Açıkcası bu fikrin gerçeğe dönüşme ihtimali çok yok çünkü birincisi hizmet sektöründe benim karakterimde birisinin çalışması güç. ypsaydım mesleğim olan doktorluğu yapardım. Bizim insanımız gariptir, dengeli, eat-clean e uygun bir mönüyü önünde görünce “ne yani onca para verdik önüme gelen ızgara somon, ızgara sebze midir?” diye illa ki soracaktır. ya da tavuklu kinoa yı önünde görse fırında tavuk, bulgur pilavı ve salata olsa iyiydi diyecektir.
En iyisi bence benim böyle kendi kendime çalıp söylemem. Faydalanmak isteyen buyursun faydalansın.