Etiketler

, ,


Bu yazı dizisine başlamaya karar verdikten sonra ilk aklıma gelenler bu enerjisi düşük olanlardı. Bunlar, benim gibi enerjisi yüksek olanların herhalde  çok zor tahammül ettiği tiplerdir. Enerjisi düşük demek aslında bu tipler için adeta bir iltifattır, onları “enerjisizler” daha iyi tanımlar. Haftanın hangi günü, günün hangi saati olursa olsun pil şarjları maksimum %3 ün altında gibidir. Ola ki, bir gün %10 civarında görürseniz şaşkınlıktan dilinizi yutarsınız.

Sabah işyerinde karşılaşırsınız, siz kocaman bir gülücükle herkese teker teker “Günaydın,” dersiniz, onlar sürüklenerek gelir, ortaya ağızlarından güç bela, mırıldanır gibi bir “günaydın,” çıkar. İlk başlarda bunu sabah mahmurluklarına, uykularını iyi almamış varsa küçük çocukları gece beşik sallamış olmaları ihtimaline verebilirsiniz ancak mutlaka yanılıyorsunuzdur. Zaten bu tipler hep kendilerini bitik, tükenmiş hissettikleri için akşamdan itibaren en az 10 saati yatar şekilde geçirmişlerdir. Sabahki kahrolası halleri günün ilerleyen saatlerinde düzelmez, aksine olmayan, o %3 lük enerjileri de yok olur.

Gün ortasında ya da akşamüstü saatlerinde telefon ettiğinizde sanki sabah saat 5 te uyandırmışsınız gibi bir sesle cevap verirler. Telaşlanır, rahatsız ettiğiniz için özür dilersiniz, bir taraftan da iş zamanı nerede ve nasıl uyuduğu sorusu takılır kafanıza ama o elbette ki uyumuyordur, sadece olağan halindedir.

Henüz bu kişi ile yeni iletişim kuruyorsanız doğal olarak endişelenirsiniz, bir şeyi olup olmadığını, moralinin neden bozuk olduğunu saf saf sorarsınız. Kendilerini en son ne zaman iyi hissettiklerini kendileri bile unutalı çok olmuştur. Yüzlerinde hep bir “az önce kanser olduğunu öğrenmiş,” ya da “birinci derece yakınını birkaç gün önce kaybetmiş” veya “tüm birikimini yatırdığı banka batmış da bundan sonra hayatını nasıl idame ettireceğini bilememenin verdiği çaresizlik” ifadesi vardır. Hayır, hayır… depresyonda filan değildirler, sorduğunuzda hatta gayet iyi olduklarını bile söyleyebilirler.

Böyle birisi ile aynı yerde çalışmak haddinden fazla ızdırap vericidir. Mesela, bir zamanlar aynı klinikte çalıştığım bir doktor vardı, benden de yaşça bi 15 yıl büyüktü, bir gün dayanamadım, “Be adam, bi gün de canlı günaydın de! Sen ‘günaydın’ demiyor, insanın tüm enerjisini yok ediyorsun!” demiştim. Değişen bir şey oldu mu, hayır. Ertesi  gün yine dibe en vurmuş haliyle selamlaştık.

Bu tipler o enerjisizliklerini gün boyu radyo dalgaları gibi etraflarına yayarlar. İlişki kurmasanız da eğer aynı ortamdaysanız, aynı odada olmasanız bile hissedebilirsiniz. Tek yapabileceğiniz şey, bir gün kendiliklerinden yok olmalarını dilemektir.


İlk ZGZT yazısı için fena sayılmaz herhalde.

Dün uçakta kitap okurken aklıma başka  ZGZTler de geldi ve galiba şu anda yaklaşık 20 kadar yazının en azından başlığı oluştu. Sadece şunu söyleyeyim, gerçekten ilginç tipler var elimde. Hatta diyorum ki sevgili okur, biraz formatı değitirsem mi, tipin adını başlıkta vermeyip sona mı saklasam, senin için daha güzel olur mu?

Sözümü en azından kendime karşı tuttuğum için mutluyum, ilk yazıyı bugün yayınlayabildim.

Öyle yani…

* ZGZT: Zararsız Görünen Zararlı Tipler