Mor Fil’in Seyir Defteri

~ Kendi kendime, öylesine…

Mor Fil’in Seyir Defteri

Daily Archives: 25 Mayıs 2022

Unutulması Mümkün Olmayan Seyahatler (UMOS) 1 – Saklıkent

25 Çarşamba May 2022

Posted by Selgin BİBER in İşte Öyle Bir Yazı

≈ 4 Yorum

Etiketler

çocukta bezi bırakmak, gençlikte tatil, Saklıkent kanyon

Blogu yeni bir dizi ile havalandırıyoum.

Size, geçmişteki unutulması mümkün olmayan seyahatlerimi(zi) (UMOS) anlatacağım. Badireler atlatılmış, aklı olanın yaşanacakları bilse hiç yola çıkılmazdı denilecek türden seyahatlerden bahsedeceğim. Eskiden burada yaptığım gibi öyle gezelim, görelim, şurada şunu yedim, içtim çok şahaneydi, süperdi tadında olmayacak. Bizim/benim içine düştüğümüz durumlar, çektiğimiz ızdıraplar muhtemelen buradan sizi gülümsetecektir. Varsın, olsun.

Dokuz seyahatin hangisi ile başlayacağıma bir türlü karar veremediğim için çocukluğumdan beri başvurduğum en rahatlatıcı ve güvenilir yönteme başvurdum ve kura çektim.

1) Saklıkent

2) Belgrad

3) Pamporova

4) Söğüt/ Selimiye

5) Kopenhag

6) Lviv

7) Budva

8) Tasos

9) Paris

Dediğim gibi yöntem beni yanıltmadı ve başlamak için en uygun olan birinci sırada çıktı. Neden en uygun, çünkü kronolojik olarak en eski olduğu için anlatabileceğim çok fazla bir şey olduğunu sanmıyorum. Malum, bellek eskiye dair hatırlamak istediği kadarını istediği gibi hatırlayıp gerisini siliyor.

Saklıkent (Fethiye) bizim balayı sonrası “tatile çıktık” diyebileceğimiz ilk tatildi diye hatırlıyorum. Arada geçen dört yazın ilki evlenmiş olmak ama TUS u kazanamamışlıktan ötürü parasızlık, ikincisi TUS u kazanmışlık ama atama beklemek ve parasızlık, üçüncüsü gebeliğin ilk ayları ve parasızlık, nihayet dördüncüsü de yeni doğmuş bebek ve biraz paramız artık olsa da teyze yazlığının konforunu tercih etmekle geçmişti. Kabaca durumumuz buydu.

Kemal, o yaz 2,5 yaşındaydı ve biz Fethiye’ye gitmeye karar verdik. Arabamız Clio’ydu. Lila ve full artı full. Necat, çok yorgundu. Beyin Cerrahisi’nde çömezliği çok uzun sürmemişse de iki gün evdeyse üçüncü gün nöbet tutuyordu. Benim de durumum ondan daha iyi değildi. Ben de kliniğe sekizinci asistan başlamıştım, aradan geçen iki yılda çömez gelmemişti ve ayda sekiz nöbet tutuyordum.

Galiba rezervasyonumuzu bir acentadan yaptık. Muhtemelen temel kriterimiz ucuz olmasıydı, böyle bir sonuca varmamın sebebi kahvaltıda verilen salam ve sosislerin kalitesizliğiydi. Gidene kadar Fethiye’de, Hisarönü’ndeki otellerin denizle alakası olmadığını pek kavrayamamıştım. Beklentimiz neydi bilmiyorum ama otelimiz güzeldi, bol ağaçların içindeydi. Büyük bir havuzu vardı. Geçmiş zaman, 18 yıl önce, kendimizi iyi, bir şekilde olmuş hissediyorduk. Bir çekirdek aileydik artık.

Kemal’i bezden kurtarmak için bu tatilin bir fırsat olacağını düşünüyordum. Sanıyorum o zamanlar daha külot mayolar çıkmamıştı, çıktıysa da pahalı diye almamış olabiliriz. Havuza inerken yanıma aldığım çantada sürekli bir boş pet şişe bulunduruyordum, olur da söylerse hemen hazırlıklı olayım diye. Havuza ilk inişimizde klasik söylevi çekmiş, havuza işerse suyun renginin değişeceğini ve herkesin onun altına çişini yaptığını anlayacağını anlatmıştım. İki saatte bir elimde pet şişe, diğer elimde Kemal ağaçların arasına gidiyorduk. En fazla üç seferde bir muvaffak olup, çoğunlukla boş pet şişe ile geri dönüyorduk.

Bir sabah kahvaltıda Kemal tam sosislerin önünde çişini bırakarak çoğunluğu İngiliz olan, bizim dışımızda sadece bir Türk aile daha vardı, otelin müşterilerini bir süreliğine de olsa sosislerden korumuş oldu.

Üzerinden çok zaman geçmiş olunca hatırlananlar çok silikleşiyor.

Otel günübirlik turlar düzenliyordu. Yanlış hatırlamıyorsam günübirlik tekne turuna katıldık. Hiç izi kalmamış.

Muhtemelen benzer koşullarda Saklıkent de gidip gitmediğimizden emin olmayacağım bir anı olacaktı.

Tekne turu neyse de bu Saklıkent turunda Kemal’in çiş derdine takılmıştım. Bezlesem bir türlü, bezlemesem bir türlüydü. Bir kere açtınsa artık bezleyemezsin ekolünün sözünü mü dinleyecektim yoksa ne kendini ne de çocuğu strese sok ekolünün mü?

Başta Necat’ın bu tür strese tahammülü olmadığı için Saklıkent’e giderken Kemal’i bezledim. Sil baştan oluyorsa artık olsundu. Sanki hayat hep ne önerilirse o yönde mi ilerliyordu?

Saklıkent’e vardığımızda rehber grup dağılmadan önce uyarıda bulundu. Mümkünse ayakkabı – sandaletleri en sıkıya ayarlamak iyi olacaktı çünkü kanyona girişte ve tabii ki de çıkışta havuzdan geçmek gerekiyordu. Burada taşlar yuvarlak ve kaygan olduğu için ayakkabı çıkabilir ve akıntıya kapılıp kaybolabilirdi. Gruptakilerin ayaklarına baktığımda, bizim dışımızdakiler İngilizdi, tek terlikli olan bendim. Çok umursamadım çünkü sağlam, üç bandı ayağıma tam oturan bir terlikti, sandaletten farkı arkadan bandının olmamasıydı. Hatta rehber konuşurken ayaklarımı terlik içinde sağa sola çevirdim, emindim bantları ayak sırtıma tam oturuyordu, gayet sağlamdı, bir şey olmazdı.

Kanyona girerken Necat’la iş bölümü yaptık. O Kemal’den, bense Kemal’in çantası ve içinde telefonlarımızla cüzdanların olduğu küçük çantadan sorumluydum.

Havuzu başarıyla geçtik ve kanyonda ilerlemeye başladık. Yanılmamıştım  işte. Rehberin dediği gibi taşlar yuvarlak ve kaygandı, su dizi geçiyordu ama terliklerim başarıyla bu sınavı geçmişti.

Bir saatten uzun süre ilerlerdik. Havuzu geçerken Necat Kemal’i omuzlarına almıştı. Sonrasında Kemal bir süre yürüdüyse de yine babasının omuzlarında yüksekten gitmek cazip geldi.

Hadi dönelim, dediğimizde kanyondan rehberin verdiği buluşma saatinden önce çıkacağımızı biliyorduk. Biraz da ağaç altında gölgelikte oturur ve dinleniriz, dedik.

Necat önden omuzlarına oturmuş Kemal’le gidiyordu, ben de arkadan takip ediyordum. Karnım acıkmaya başlamıştı. Havuza geldiğimizde tüm dikkatimi topladım. Havuzun ortasını geçmiştim ki, bu iş tamam, rahatlamasını hissettim ve ne olduysa o zaman oldu. Sağ ayağımda terlik döndü ve ben boynuma kadar suya battım. İlk anda tek derdim küçük çantayı ve sonra da sırtımdaki Kemal’in çantasını ıslanmaktan kurtarmak olunca kollarım yukarda tam olarak suya girdim.

Havuzdan çıktığımda sırılsıklamdım. Islanmaktan kısmen kurtardığım sırt çantasında Kemal’in iki kat kıyafeti vardı ama elbette benim hiçbir şeyim yoktu.

Yürürken üstümden şıpır şıpır sular damlıyordu. Neyse ki tesellim vardı, iki terlik de ayağımdaydı. Havuza ilk girişte sağlam duruşlarını korumuşlardı ancak dönüşte nemli oldukları için dirençleri düşük olmuştu.

Temmuz ayında, Fethiye’de sırf hızla kuruyabilmek umuduyla kendimi tepedeki güneşin kollarına bıraktım. Beş dakika sağ tarafımı, beş dakika sol tarafımı sonra ön ve arka şeklinde güneşi maksimum alabilecek şekilde döndüm durdum. O sırada Kemal, altına işediği için bezi ıslak diye mızlandığında küçük, küçücük bir patlama yaşadım ama kısa sürdü. Çocuğun suçu yoktu ve hatta bezinin ıslaklığından rahatsız olmasına sevinmem gerekiyordu.

Grup toplandığında artık üstüm kurumuştu, en azından nemi dışarıdan anlaşılacak gibi değildi ama içimdekiler hala ıslaktı. Çok açtım.

Yemek için ağaçlar altında bir yere gittik. Menü sınırlı ve basitti. Alabalık ve salata. Normalde sevmem ama o gün yediğim alabalığı hiç unutmadım. Çok lezzetliydi.

Kemal’i bezden kurtarmak tatilde ne yazık ki mümkün olmadı ama Necat tatilde çektiğimiz fotoğraflar basıldığında, havuz kenarında Kemal’le çekilmiş bir fotoğrafı yüzünden diyete girmeye karar verdi ve yaklaşık altı ayda otuz kilo vererek 75 kg a indi.

Eylül ayında Kemal yuvaya başladı ve bir hafta sonra bez tarihe karıştı.

Öyle yani…

Bu bloga eklenen en son yazılardan haberdar olmak ister misiniz? Lütfen posta adresinizi bırakın.

Diğer 682 aboneye katılın

BEN DE BURADAKİ KİTAPLARI OKUMALIYIM DİYORSANIZ…


idefix Satış Ortağı

Ne aramıştınız?

Mayıs 2022
P S Ç P C C P
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031  
« Ara   Haz »

günceller

actifry Alzheimer Hastalığı Antakya barcelona barış bıçakçı benjamin parzybok Berlin bira Birecik blog bulgur pilavı cenevre cevizli ekmek diyet domates domatesli ekmek domingo kitap e-ekmek atölyesi ekmek ekmek makinası günün menüsü havaalanı hayaller imza: karın Islak Köpek Kokusu Kadıköy kadınlar kek kitap eleştirisi kitaplar kitap tanıtımı kitap yorumu koltuk kopenhag kurabiye kızlar lazanya lezzetli öyküler makarna Mathias Enard mayalı hamur mutfak New York Norveç okuma listesi okur notu paris patates peynirli ekmek pilav rejim roka salatası rüya Selimiye sevdiklerim seyahat Siri Hustvedt su süt tavuk Tirza unutmak uçak walter benjamin yaşlılık yekta kopan yumurta YİTİK ÜLKE çocuk çocuklar örgü öykü İmza: Kızın İstanbul şarap

Son Beş Yazı

  • LVIV – UMOS 6
  • KOPENHAG – UMOS 5
  • SÖĞÜT / SELİMİYE – UMOS 4
  • PAMPOROVO – UMOS 3
  • Perde Arası

Ne hakkında yazmışım

  • Alıntı
  • Bilimsel sekmeler
  • Bir Film Hakkında
  • Bir Kitap Hakkında
  • Bir Kişi Hakkında
  • Bugün Ne Pişirsem
  • Dialoglar
  • Ekmek
  • Neresi
  • SAĞLIKLI BESLENME, SAĞLIKLI YAŞAM
  • Sağlıklı ve Lezzetli
  • UMOS
  • UYGUNSUZ ÖYKÜLER
  • YAŞ ALMA
  • Yemek Tarifi
    • Klasik kokteyller
  • ZGZT
  • İşte Öyle Bir Yazı
    • Yazı Egzersizleri

Gelenler gidenler...

  • 836.170 hits

Off ne yazıymış ama… kaçırdıysan hâlâ okuyabilirsin

  • ANGOSTURA BITTERS
  • İKLİMLER / André MAUROIS
  • VEDAT MİLOR, ÇİBÖREK ve SONRASI
  • UYANIKKEN KABUS GÖRMEK
  • BENİM KAHVALTIMIN GLİSEMİK İNDEKSİ DÜŞÜK OLSUN
  • INCENDIES
  • CAVA CODORNíU - BARCELONA
  • EKONOMİNİN KISA TARİHİ -Niall KISHTAINY (okuma notları)
  • KIZARTMADAN, AZ YAĞLI KADINBUDU KÖFTE
  • BERGAMUTLU PİLAV VE KUZU FIRIN

Blogroll

  • Atalet
  • Ayşe'nin Kitap Kulübü
  • Banu'nun Dünyası
  • Bir Tek Aşk
  • KakaraKikiri
  • Lale'nin Bahçesi
  • Leylak Dalı
  • Mindmills
  • Qunegond'un Penceresinden

Gevezelikler

Hata: Twitter yanıt vermedi.Lütfen birkaç dakika bekleyip bu sayfayı tazeleyin.

Geçmiş Zaman Olur Ki…

Her hakkı saklıdır…

Bu blogda yayınlanan her tür yazının, blog yazarı tarafından başka bir kaynak gösterilmedikçe, her hakkı saklıdır. İzinsiz olarak kısmen alınmamalı ve çoğaltılmamalıdır. Aksi takdirde gerekli işlem yapılacaktır...

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Diğer 618 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle