Etiketler
aile, dostluk, ihanet, mahremiyet, New York, resim galerisi, sanat, sanat tarihçisi, sanat tarihi, sevdiklerim, Siri Hustvedt, SoHo
Mayıs’ın 6’sı, yıl 2006’ydı. İstanbul’da bir Cumartesi sabahı erken saatlerde yağmur çiselemeye başlamıştı. Balkonu henüz mutfağa katmamıştık. Camekanda köşe koltuk vardı. Evde herkes uyuyordu. Kahvemi aldım, tam köşeye oturdum. Adını daha önce duymadığım bir yazarın, internet siparişiyle tesadüfen aldığım kitabını okumaya başladım. Ev halkı uyandığında onların gece yatarken haftasonuna dair kurdukları hayaller sokakları yıkayan yağmurla akıp gitmişti. Kafamı kaldırıp camdan dışarı baktığımda seksen sayfa çoktan geride kalmış, resim sanatına dair bir konçerto dinlemiş gibi büyülenmiştim.
İki gün sonra kitabın ortalarına doğru, hikaye kırıldığında bir bankadaydım. Tahminimce önümde sekiz kişi vardı ve “Bommm!” Kafama balyoz yemiş gibi oldum. Sıra bana geldiğinde zorlukla kalktım yerimden. Kitaba devam edip edemeyeceğimi bile düşünemiyordum.
Kitabın konusu içinse yazarın resmi web sitesinde yazılanlar şöyle:
Sevdiklerim, 1975’de sanat tarihçisi Leo Hertzberg’in bir SoHo galerisinde bilinmeyen bir sanatçının olağanüstü tablosunu keşfetmesi ile başlıyor. Leo, yapıtı satı alır ve sanatçının, Bill Wechsler’in, izini sürmesi ile iki adam yaşam boyu bir dostluğa adım atarlar. Leo’nun yirmi beş yıla yayılan öyküsünde kendi ailesi ile Bill’in ailesi arasında gelişen ilişkiler sarmalı iki adamı, eşleri Violet ve Erica ile oğulları Matthew ve Mark’ı içine alır.
İki aile New York’ta aynı apartman binasında yaşarlar, yazları Vermont’ta birlikte ev kiralayarak yaşam ve sanata ilişkin fikir alışverişleriyle birbirlerini beslerler. Ancak beklenmedik, trajik bir olay ve ardından da korkunç bir ikiyüzlülüğün su yüzüne çıkışı ile ilişkileri sınanır. Ailenin ve dostluğu destansı mahremiyet öyküsünün heyecan dolu bir belirsizlikle ustalıkla harmanlandığı Sevdiklerim, sanata, aşka, ölüme,yaşama ve ihanete dair dokunaklı bir anlatı.
Bu da benim İdefix’e uzun zaman önce yazdığım eleşitri notum:
Sanata, özellikle de resime ilgi duymuyorsanız yer yer sıkıcı olabilir. Eğer resime ilgi duyuyorsanız arka planda, yazarın konuya hakimiyeti ile verdikleri sizi besleyeceği için hiç bu sıkıntıyı hissetmeyecek, hatta okuduklarınızla mest olacaksınız. Kitabı belki de “öncesi ve sonrası” diye ayıran kısmı okuduğunuzda hiç de edebi bir tabir olmayacak ama “dumura uğrayacaksınız”. Ben çok sevdim, kitap okumaktan zevk alan, edebiyattan anlayan dostlarıma kendi kitabımı verdim, kitabımı verip de alamayacağım kadar uzakta olan dostlarıma hediye ettim. Umarım sizin için de bu kitap unutulmaz kitaplarınız arasında yer alır.