Etiketler
Hafta içinde bir gün akşam saat 6 civarında kızı okuldan almış, markete uğramıştım. El, kollarımda üç tepeleme dolu market poşeti, bilgisayar sırt çantam, kızımın sırt çantası, el çantam vardı ve bir taraftan da kızımın elini tutuyordum. Tanımayan biri kılığımdan kıyafetimden, yüzümün bezginliğinden işten geldiğimi düşünmeden anlardı, o haldeydim.
Güç bela apartmanın giriş kapısını açmış, asansöre ulaşmak için altı basamağı çıkmıştık. Defi’ye “Asansörü çağır,” dedim. Asansörün karşısına geçip, “Asansör, gelsene… annem çağırıyor,” dedi ve kıkırdadı. Ben de güldüm ama sinirimden. Ben gülünce o biraz daha kıkırdadı. Bir şekilde çağrı düğmesine basmayı başardım.
Asansör zemin kata geldiğinde, komşularımızdan bir bayan (ev hanımı) asansörden indi. Apartmanda yıllar sonra nadir ama sınırlı diyalog kurduğum komşularımızdan biriydi. “Merhaba, nasılsınız, iyiyim, siz nasılsınız” dan sonra “Nereden böyle?” diye sordu. Baktım, sadece. Kendisi de sorunun manasızlığını kavramış olacak ki, bir cevap beklemedi, tam bir hayal baloncuğu kafamın üstünde belirmekteydi ki gitti.
İyi ki, asansörden indi, diye geçirdim içimden. İyi ki… Öyle yani…
P.S. Kabul, kadıncağızın pek bir suçu yoktu, öylesine sormuş olmak için sorulmuş bir soruydu, normalde umursamazdım ama o gün artık hiçbir şeye tahammülüm kalmamıştı.