Etiketler
Geçtiğimiz haftalarda dünyanın büyüklüğü bir kere daha sınandı ve gerçekten küçük olduğu bir kez daha doğrulandı sevgili okur. Nasıl mı?
Hikayeyi en bir başından anlatayım dedim ama baktım mevzu gereksiz uzuyor, vazgeçtim. Bu sefer lafı fazla dolandırmadan anlatacağım.
Blog yazmaya başladıktan kısa süre sonra, Mayıs ayı gibi, bir takipçim oldu. Sonra baktım o da blog yazmaya başlamış. Blogun adı “Bir Tek Aşk”. İtiraf edeyim bana içinde ‘Aşk’ kelimesi geçen her şey biraz fazla abartılı ve iddialı gelir. Neyse ki, korktuğum gibi olmadı. Sevgili Bir Tek Aşk ile frekanslarımız tutuyordu ve bazı konularda benzer yazılar yazıyorduk (yemekler gibi). Arada birbirimize yorumlar yapmaya başladık.
Bu arada ilk günden beri sevgili arkadaşım KakaraKikiri beni takip edip destekliyordu. Öyle ki yorumcularım hakkında bile benden daha fazla bilgi sahibiydi. Bir Tek Aşk’ın da doktor olduğunu, nerede çalıştığını ondan öğrendim. Yazılarından Cenevre’de yaşadığını şükür kendim öğrenmiştim.
Ağustos ayı sonlarına doğru biraz çekingen de olsa sevgili KakaraKikiri de çevreden gördüğü yoğun baskıya dayanamayarak blog yazmaya başladı. (Ne yazdığını merak eden giden bakar). Ben bazen yazılarımda ona atıfta bulunuyordum, hala da görüldüğü üzere atıfta bulunmaya devam ediyorum. Bu atıflardan Bir Tek Aşk, KakaraKikiri’nin blogunu ziyaret etmiş ve blogun ‘Gülümsemek her şeyin ilacı, gülecek bir şey bulamıyorsan ne acı!’sloganını beğenerek takibe almış. Hatta KakaraKikiri de hiç tanımadığı birisi daha kendisini okuyor diye heyecanlanıp sevinmişti.
Aralık ayının ortalarında KakaraKikiri Karadeniz Ereğli ve eşinin çocukluğu ile ilgili bir yazı yazmıştı. İşte o yazı ile anlaşıldı ki Bir Tek Aşk ile KakaraKikiri dolaylı olarak birbirlerini tanıyorlarmış. Şöyle ki, Bir Tek Aşk ile KakaraKikiri’nin eşi ve aslında onun ablası çocukluk arkadaşıymışlar. Bunun için yazının yorumlarını okumalısınız.
Birbirlerini tanıdıklarını fark edince bu iki arkadaş Bir Tek Aşk’ın da Türkiye tatilinin çok yakın olması sebebi ile görüşmeye karar verdiler. Tabii ki hemen atladım ortaya. Madem bir şekilde ben aracı olmuştum, ben de organizasyona dahil olmalıydım.
Yılbaşından önceki Cuma çoluk çocuk KakaraKikiri’lerde bir araya geldik. Hani aynı filmlerdeki gibiydi. Sevgili KakaraKikiri bize balık pişirdi. Biz de evden ufak tefek yan ürünleri hazırlayarak gelmiştik. Balığın yanında herkes benim dışımda, anasondan nefret ederim, doğal olarak rakı içti. Ben de KakaraKikiri’nin eşinin bize aperatif olarak hazırladığı mojitoların kalanını ziyan olmasın diye içerek yeni bir konseptin ilk adımını attım. Balık ve mojito. Gayet güzel oluyor, tavsiye ederim.
O akşam KakaraKikiri’nin görümcesi (Arzu) ve eşiyle tanıştım. Acayip kafa bir kadın. Hemen arkadaş yapmak istedim kendime ondan, öyle yani. Hatta bence blog yazmalı o da. Eminim kısa zamanda ortalığı yıkar, geçer.
O gece eve geldiğimizde saat bir buçuktu. Bizim zaten pek öyle ev gezmelerimiz yoktur, olanında da en fazla onbirde filan eve dönmüş oluruz. Varın siz anlayın, ne güzel bir akşamdı.
Dün akşam da ekibi Arzu yemeğe davet etmişti. Güzel keyifli bir yemek sohbetini bir sebepten saat on buçuk sıralarında yarım bırakmak zorunda kaldık. Aklım orada kaldı. Onları bize davet edeceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum.
Cuma günü işte ilk senaryo yazımım (?!) üzerinde çalışırken elimin altındaki makalelerden birinde Bir Tek Aşk’ın yazarlardan biri olduğunu gördüm. Bu makale yukarıda anlattıklarım olmadan önce kim bilir kaç kere elimden geçmişti.
Bu tesadüfler silsilesini ofisi paylaştığım psikiyatrist arkadaşıma anlattığımda “Altı kişi” teorisinden bahsetti. Bu teoriye göre dünya üzerinde yaşayan herhangi iki kişi arasında en fazla altı kişi yer alıyormuş. Başka bir açıdan bu teori doğru altı kişiyi bulduğunuzda istediğiniz birine ulaşabileceğiniz anlamına geliyormuş.
Bu teoriyi daha önce duysam gülerdim ama şimdi çok mantıklı geliyor. Bir de düşünüyorum aslında tanıdığım ama tanımadığımı sandığım kaç kişi var?
Öyle ya da böyle bir şekilde yeni ve keyifli insanlar tanıyarak yeni yıla başlamak sanırım bu yılın güzel geçeceğinin habercilerinden biri. Bir taraftan da düşünüyorum, bu tesadüflerin sebebi ne, varacağı başka bir nokta var mı, diye. Çünkü hissiyatım son halkanın atılmadığını söylüyor. Belki de biraz abartıyorumdur, kim bilir?
P.S. Bu daha ne kadar kısa anlatılabilirdi, bilemedim…
Resim kaynak:(abherii.blogspot.com)