Mor Fil’in Seyir Defteri

~ Kendi kendime, öylesine…

Mor Fil’in Seyir Defteri

Tag Archives: gebelerin yürümesi gerek

FANUS YANILGISI

26 Cuma Tem 2013

Posted by Selgin BİBER in İşte Öyle Bir Yazı

≈ 1 Yorum

Etiketler

bari gözünüzü dört açın, benim hayatımdan kime ne?, gebelerin yürümesi gerek, hamile kadın, hamileliğin davul zurna ile duyurulması, kim nerede ne yapıyor?, tasavvuf erbabı

Olanlara, özellikle de söylenenlere şaşırıyoruz ya… Safız hâlâ. İnsanlığın yaşam çizgisinin bu noktasında hepimiz teknolojiyle bulanmış yaşarken, herkes aynı düzeyde, aynı donanımda, aynı duygulanımda zannediyoruz. Olabildiğince olağan şekilde ağızlardan dökülenlere hayret ediyoruz. Sanıyoruz ki, herkes üç aşağı, beş yukarı bizim gibi yaşıyor ve düşünüyor. Bunun adı “fanus yanılgısı”. Evlerimizden çıkıp belki yürüyerek on beş dakika ötedeki başka bir semte gitsek, belki biraz olsun farkına varacağız bunun ama böylesi bizim de işimize geliyor.

Hayat nereden baktığınıza göre değişir ve bir pencereden bakarken bile görmek istemediğiniz bir şey görüş alanınıza giriyorsa algıda seçiciliğinizle görmek istediklerinizi onun önüne geçirir ve yok sayabilirsiniz. Aslında biz uzun zamandır bunu yapıyorduk. Şimdi birçoğumuzun varlığından bile haberinin olmadığı birisi bir sohbet programında çıktı ve kendisi için aykırı olmayan, hep kafasında var olan düşünceyi artık ortamın elverişli olduğuna duyduğu güvenle açıkladı.

Bu zihniyete göre birçoğumuzun tartışmasız recm edilmesi gerek. Hiç uzaklaşmadan kendimden, o zihniyet beni nasıl görür, örnek vereyim. Biz o zihniyete göre fena dejenere tipleriz. Düşünsenize, ben gafil kadın, çocuklarımın başında evde oturmam gerekirken çalışıyorum. Bu yetmiyormuş gibi çalıştığım yerde namahrem erkekler var. Hadi, sabah gidip akşam dönsem neyse. Beyimin hiç tanımadığı insanlarla gidip akşam yemekleri yiyorum, hatta zaman zaman valizi toplayıp gidiyor ve üç gün, beş gün oradan oraya dolaşıp, otel odalarında kalıyorum (iş seyahatlerinin kaçınılmazı uçağa binmek ve otel odasında kalmaktır).

Oysa, bize soracak olursanız, hayatı eşimle birlikte sırtlanıyoruz. Evin geçimi, çocukların bakımı ikimizin ortak görevleri. Herkes önce kendisine, sonra eşine saygısını koruduğu sürece her şey gayet olması gerektiği gibi. İş dışında hemen hemen vaktimin tamamını ailemle birlikte geçiriyor, eşimin ve çocuklarımın ne ihtiyaçları olursa olsun gidermeye çalışıyorum. Eş ve anne olarak ne yapmam gerekiyorsa en iyisi olması için çaba sarfeder ve aynısını da eşimden beklerim. Kavgamız gürültümüz pek yoktur, çocuklarımıza öğretmeye çalıştığımız en önemli şey ahlaklı insan olmalarıdır.

Yani, asıl olan edep. Nasıl göründüğü ise teferruat.

Yine bir kendi söyler, kendi dinler durumdayız, bilmem farkında mısınız? Fanus yanılgımız içinde kendi kendimize sinirleniyoruz, üzülüyoruz, bundan sonra ne olacak diye endişeleniyoruz ve yine kendimden örnek, günlük hayatımızın karmaşasında doğru dürüst aksiyon anlamında hiçbir şey yapmıyoruz. Belki de bu ülkenin gerçeğinden bu kadar uzaklaşmasak yeterli olacaktı, yani gündelik yaşantının plazaların dışında da aktığını görmek için çaba sarfetsek, hipermarketler yerine semt pazarlarına gidip domates alırken yanımızdaki diğer iki kişiye kulak kabartsak, başkaları altı nüfus bizimkinin dörtte biri yaşam alanında hayatını nasıl sürdürür, ne seyrederler, bir şey okurlar mı, okurlarsa neyi, hangi amaçla okur, bundan ne öğrenirler merak etsek,biz Cumartesi gecesi eğlenmeye giderken başkaları bilmem kim hocanın evindeki Perşembe sohbetinde ne dinler bilmek istesek, böyle şeyler burnumuzun dibinde olurken inatla görmezden gelmesek şimdi her gün ortaya atılan, yıllarca bekletilmiş düşüncelerle hayretlere kapılmazdık.

Kadının hamileliğinden utanması ya da en azından gurur duymaması gerekliliği bu toplumun büyük kısmına değil sadece bizim gibilere yabancıdır. Şehirlerin ister merkezlerinde ister kenarlarında ya da Anadolu’nun herhangi bir yerinde sorun bunu, çoğunluk teyit edecektir. Benzer şekilde mevsim itibari ile hafta sonlarını havuz kenarları, plajlarda geçirmek bizim için ne kadar olağansa başkaları için o kadar kabul edilemez ve olağandışıdır. Bununla ya da bizim için olağan başka bir sürü şeyle ile ilgili de muhtemelen bizim duyacağımız şekilde henüz dile getirilmemiş oldukça sert söylemler mevcuttur.

Yazı yazarken resmi, evlilik sebebi ile eşimden aldığım soyadımı kullanmıyorum, bunun yerine önceki soyadımın baş harfi ile şimdikini birleştirdim ve GB oldu. GB’yi de en çok bana bu hayatta yaşama şerefine eriştiğim iki gebeliğimi çağrıştırdığı için seviyorum. Bir kadının gebeliğini ve doğurmasını bedenin anlam bulması olarak görüyorum. Çocuk sahibi olmayı tercih etmeyenleri ise en azından ne isteyip, ne istemediklerini bilecek bilince ulaşmış olmaları sebebi ile takdir ediyor ama yine de keşke onlar da yaşayabilselerdi demekten kendimi alamıyorum.

İnsanın içinde gün be gün büyüyen, bedeninde hiç tereddütsüz yer açtığı bu varlık kendini belli ettikçe yaşattığı heyecan da artar. Gebelik ilerledikçe annenin bedenindeki değişmler daha fazla göze çarpar, nihayetinde içinde bir insan yavrusu büyümektedir. Anne tüm organlarını yavrusu için seferber etmiştir, hepsi her zamanki olağan temposunun üstünde çalışmaktadır. İşte özellikle de annenin yükünün iyice arttığı dönemde kontrollü şekilde belirli sürelerle, günde birkaç kere yürümesi özellikle önem kazanır. Bu yürüyüşler hem annenin kendini iyi hissetmesine yarayacak, hem gebeliğin vücut üzerinde yarattığı yorgunluğu ve yükü azaltacak, annenin doğum sürecinde ve sonrasında daha sağlıklı olmasına yardımcı olacaktır.

Bilim bunu, ilim konuşan kişi ise kendisini binlerce kişi izlerken maksadını aşarak annenin terbiyesizlik etmeyip işte bu çok önemli dönemde evde oturmasını söyler.

Bu sözler, söyleyeni tasavvuf erbabı olarak bilinen kişi için talihsizlikken bu fikirlerin varlığını nicedir yok saymışların gözlerini, kulaklarını daha açık tutmaları için talihtir.

Öyle yani…

 

Bu bloga eklenen en son yazılardan haberdar olmak ister misiniz? Lütfen posta adresinizi bırakın.

Diğer 682 aboneye katılın

BEN DE BURADAKİ KİTAPLARI OKUMALIYIM DİYORSANIZ…


idefix Satış Ortağı

Ne aramıştınız?

Mart 2023
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  
« Haz    

günceller

actifry Alzheimer Hastalığı Antakya barcelona barış bıçakçı benjamin parzybok Berlin bira Birecik blog bulgur pilavı cenevre cevizli ekmek diyet domates domatesli ekmek domingo kitap e-ekmek atölyesi ekmek ekmek makinası günün menüsü havaalanı hayaller imza: karın Islak Köpek Kokusu Kadıköy kadınlar kek kitap eleştirisi kitaplar kitap tanıtımı kitap yorumu koltuk kopenhag kurabiye kızlar lazanya lezzetli öyküler makarna Mathias Enard mayalı hamur mutfak New York Norveç okuma listesi okur notu paris patates peynirli ekmek pilav rejim roka salatası rüya Selimiye sevdiklerim seyahat Siri Hustvedt su süt tavuk Tirza unutmak uçak walter benjamin yaşlılık yekta kopan yumurta YİTİK ÜLKE çocuk çocuklar örgü öykü İmza: Kızın İstanbul şarap

Son Beş Yazı

  • LVIV – UMOS 6
  • KOPENHAG – UMOS 5
  • SÖĞÜT / SELİMİYE – UMOS 4
  • PAMPOROVO – UMOS 3
  • Perde Arası

Ne hakkında yazmışım

  • Alıntı
  • Bilimsel sekmeler
  • Bir Film Hakkında
  • Bir Kitap Hakkında
  • Bir Kişi Hakkında
  • Bugün Ne Pişirsem
  • Dialoglar
  • Ekmek
  • Neresi
  • SAĞLIKLI BESLENME, SAĞLIKLI YAŞAM
  • Sağlıklı ve Lezzetli
  • UMOS
  • UYGUNSUZ ÖYKÜLER
  • YAŞ ALMA
  • Yemek Tarifi
    • Klasik kokteyller
  • ZGZT
  • İşte Öyle Bir Yazı
    • Yazı Egzersizleri

Gelenler gidenler...

  • 836.187 hits

Off ne yazıymış ama… kaçırdıysan hâlâ okuyabilirsin

  • ANGOSTURA BITTERS
  • BENİM KAHVALTIMIN GLİSEMİK İNDEKSİ DÜŞÜK OLSUN
  • İKLİMLER / André MAUROIS
  • VEDAT MİLOR, ÇİBÖREK ve SONRASI
  • UYANIKKEN KABUS GÖRMEK
  • KIZARTMADAN, AZ YAĞLI KADINBUDU KÖFTE
  • INCENDIES
  • CAVA CODORNíU - BARCELONA
  • EKONOMİNİN KISA TARİHİ -Niall KISHTAINY (okuma notları)
  • GEBER ANNE ! / Sezgin KAYMAZ

Blogroll

  • Atalet
  • Ayşe'nin Kitap Kulübü
  • Banu'nun Dünyası
  • Bir Tek Aşk
  • KakaraKikiri
  • Lale'nin Bahçesi
  • Leylak Dalı
  • Mindmills
  • Qunegond'un Penceresinden

Gevezelikler

Hata: Twitter yanıt vermedi.Lütfen birkaç dakika bekleyip bu sayfayı tazeleyin.

Geçmiş Zaman Olur Ki…

Her hakkı saklıdır…

Bu blogda yayınlanan her tür yazının, blog yazarı tarafından başka bir kaynak gösterilmedikçe, her hakkı saklıdır. İzinsiz olarak kısmen alınmamalı ve çoğaltılmamalıdır. Aksi takdirde gerekli işlem yapılacaktır...

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Diğer 618 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle