Bu hal giderek daha sık olmaya başladı. Aslında bir bakıma ‘yuh, bu kadar da olmaz ki!’ deme durumu.
Bu blogun bazı kuralları var. Öyle başladı, sonrasında tecrübe ile başkaları eklendi. Başlangıçta iki temel limitim vardı. Biri doktor olup da doktorluğu isteyerek bırakmış olmaktan ötürü sağlıkla ilgili yazmayacaktım. Zaten yazsam da kimse okumazdı, mesela bizim aile grip olduklarında “Ateş yoksa bol su iç, geçer. En fazla bir hafta sürer. Ateş varsa antibiyotik başlama, 3 gün bekle,virüse antibiyotik iş yapmaz,” dememe acayip kıl olur. Evdekiler için de durum aynıdır, “İnsan iki burnu aktı diye hasta sayılmaz ki….”
İkinci limitim, annelikti. Günümüz anneleri bana göre ziyadesiyle abartılı, hatta şov kıvamında davranışlar sergilediği için kendi pratiğimi de anlatmayacaktım. Bazen bu konuda kendimi zor tuttuğumu sizden saklamayacağım. Herhangi bir frontal (beynin ön bölgesi) harabiyete mazur kalacak olsam ve inhibitör (engelleyeci) mekanizmalarım devre dışı kalacak olsa ilk saldıracağım kişiler bunlar olabilir.
Sağlık konusunda yazmayacaktım ama dün bir haber aldım. Ülkemde üç doktor Alzheimer Hastalığı’nı iğne ile tedavi eder olmuşlar. Hem de öyle böyle değil, 15 dakikada sonuç aldıkları hastaları varmış.
Bu nedir, derseniz açıklayayım. Vakt-i zamanında gezegenimizin benzersiz ve eşsiz ülkesi Amerika’da bir romatoloji ilacının klinik çalışması yapılırken tesadüfen belirli bir yaş grubunda (yaşlılar) bilişsel yetiler üzerinde olumlu etkileri olduğu görüldü. Sonrasında konu ile ilgili çalışmalar devam etti ama bu molekül dünyanın hiçbir yerinde Alzheimer Hastalığı’nı tedavi eder onayını almadı. Söz konusu ilacın etken maddedi etanerceptmiş. Bu bir tümör nekroz faktör inhibitörü olması sebebiyle antienflamatuvar olarak sadece romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılması onaylanmış. Meraklısına daha fazla bilgi burada…
Bir ilacın herhangibir hastalığı tedavi ettiğinin onayının alınma sürecine dair sıkıcı teferruatları elbette anlatmayacağım.
Ciddi bir sorun var ki, onaysız bir ilaçla tedavinin ülkenin belli başlı ulusal TV kanallarında defaten anlatılıyor olması doğru değil. Sonuçta halk, benim bildiklerimi elbette bilmiyor ve ola ki bu hastalıktan muzdarip bir yakını varsa tüm ailenin ızdırabını dindirmek amacıyla bu ilacı talep ediyor.
Ekonomide ‘fiyat’ şöyle tanımlanır: Bir nesne için arz ve talep tarafından belirlenen değer. Bir tıpçının anladığı kadarıyla…
Demem o ki, iki günde bir şekilde zaten mevcut olan talep, arz sahipleri tarafından yeni bir umut olarak talepkârlara satılmış durumda.
Şaşırmamak lazım aslında. Yükselen trend, kişilerin çaresizliğinden maddi veya manevi ya da benim aklımın ermediği kazançlar sağlamak değil mi? Üç beş (farazi) tane Alzheimer hastasının yakını bu tedavi için umutla para sarf etmiş, sonuç almış ya da almamış… kimin umurunda? Cebi dolanların eminim umurundadır.
Şu an dünya üzerinde Alzheimer’in onaylanmış iki grup ilaçla tedavisi mümkün, başkası da henüz yok. Bunu bilelim, yeter.
Ülkeme hayırlı ve de uğurlu olması gereken, tam günümüze uygun bir şey daha vuku buldu. Aman nazar boncuğu takalım da U-NUT-MA-YA-LIM!
Öyle yani….