Etiketler
depresyona giren balık., duvar ustaları, forum akvaryum, muayenehane kapıları, popülist sağlık politikaları, tropik bitkiler
Bugün biraz beyin egzersizi yaparak başlıyoruz güne. Soru çok ama çok basit. Cevabı bir çırpıda vereceğinizden eminim. Cevapları da üç aşağı beş yukarı tahmin ediyorum aslında. Cevapları da biliyorsam o zaman soru sormak niye? Soru sormak her zaman iyidir de ondan. Bu sorunun cevabı kadar basit biraz sonra soracağım soruya vereceğiniz cevap. İşte sorum:
Sizin için bu hayatta en değerli olan şey nedir?
Benim için cevap tereddütsüz ailem, ailemde de öncelikle çocuklarım benim bu hayattaki en değerlilerim. Onlar bir yana, dünya bir yana benim için. Çoğunluk için de öyledir diye düşünüyorum. Aranızdan işim ailemden ve çocuklarımdan önce gelir diyen çıkmaz diye tahmin ediyorum. Varsa lütfen önce bir daha düşünsün, yok kararlıysa lütfen bizim sınıftan dışarı çıksın. Muhtemelen onu boğar bizim sınıfın ortamı. O kendi sınıfına, 1-A’ya gitsin.
Sonra tabii ki sağlığım geliyor. Herkesin sağlığı kendi için önemli elbette ama çocuklardan sonra kendi sağlığım da kendimden önce çocuklarım için var olabilmem adına önemli. Ailem ve sağlığımdan sonra daha başka şeyler de listelenebilir ama onların benim gözümde öyle abartılacak fazla bir kıymeti yok. Onlar kaybedilir, kazanılır, olabilir de, olmayabilir de.
Tabii yazıyı okuyanlara dayatma da yapmamak lazım. İnsanın hayatta değer verdiği şeyler yaşamının hangi safhasında olduğuna göre değişir. On sekizimde bambaşka şeyler benim için değerliydi, belki çoluk çocuk sahibi olmasam şimdi de başka şeyler benim için değerli olacaktı. Celallenerek bizim sınıftan kovduklarım, gücenmedilerse geri gelebilirler mi acaba? Bu dersi onlarla birlikte yapmayı çok istiyorum da ondan. Bu sefer onlar bizim sınıfın misafiri olsun, biz de yarın matematik dersini onların sınıfında yaparız.
Hayatta bazı şeyler, artık onlar sizin için ne ise bilemiyorum, neden bizler için değerlidir? İlk soruya yanıtınız ne olursa olsun, bu soruya cevabımız eminim ki ortak. Onlar bizim için değerlidir çünkü muhakkak bir bedel ödemişizdir, emek sarfetmişizdir. Çok ama çok basit bir örnek vereyim. İki bluzunuz olsun. İkisi de marka. Birini mağazadan bedeli neyse onu ödeyerek almışsınız, diğerini ise semt pazarından onda biri fiyatına almışsınız. İkisini de severek ve beğenerek giymişsiniz. Gardrobu boşaltmanız, düzeltmeniz lazım, bazı eskiyenleri atacaksınız. Bu iki bluzun da modasının geçmiş olduğunu düşünüyorsunuz. Hangisini atarsınız? Pazardan daha kolay atılacağını, ederi verilerek alınanın bir sezon daha gardropta tutulacağını düşünüyorum.
Söyleyeceklerim öncesinde yukarıda verdiğim örnek ne kadar uygundur, bilemem. Bence çok basit ve doğru bir saptama. Herkes Prada giyebilseydi Prada, Prada olur muydu?
Artık lafı toparlamam lazım. Fark ettim dikkatiniz yavaş yavaş dağılmaya başladı. Kendi aranızda lütfen konuşmayın. Şimdi Hayat Bilgisi dersimizin en önemli kısmı geliyor.
Şehrimize, İstanbul’a bir güzellik yapıldı. Emsalleri dünyanın bazı büyük şehirlerinde olan dev akvaryum açıldı. Sevindik, gurur duyduk. Resmi açılış öncesinde gidip görenler şanslıydı, onlar gittiler, layığıyla gezdiler, dünyanın dört bir yanından getirilen cins balıkları yakından keyifle izleyebildiler, yapay tropik ormanda yürürken tropikal iklimlerden binbir zahmetle getirilen bitkilerin dalları omuzlarına dokundu. Sonra resmi açılış yapıldı, bir hafta ücretsiz ziyaret edilebileceği açıklandı ve halk hücum etti. Nerede nasıl davranılacağını bilememekle orayı bir nev-i yağmaladılar, hatıra fotoğrafı çekerek balıkları telef ettiler, eve götürüp bir bardak suya oturtup, alttan sürgün verdi mi balkondaki saksıya dikmek üzere tropik bitkilerin dallarını kopardılar. Neden? Cevap yukarıdaki soruların cevabıyla benzer ve basit! Bedel ödemediler. Öldürdükleri balıklardı, balıklar o koca su tanklarına hapistiler, kaçamadılar, kendilerini kurtaramadılar.
Biz iş güçten fırsat bulup da çocukları o akvaryuma götürememiştik, bizim çocukların, orayı daha görememiş olanların hakkını da gasp etmiş oldular. Neden? Çünkü oraya giriş ucuz bile değildi, bedavaydı.
Az kaldı bitiyor, birazdan tenefüse çıkacağız.
Ölen balıklar hayatımıza renk katmak, içimizi gönlümüz ferahlatmak için varlardı, o dev akvaryum içine girdiğimizde kendimizi iyi hissedelim diye yapılmıştı.
Buradan söylüyorum ki hep birlikte yakında sağlığımızı da işte bu sebepten ve bu zihniyet yüzünden kaybedeceğiz. Bir zaman sonra sağlığımızla ilgili sorunumuz olduğunda bize bakıp hastalığımızı teşhis ve sonrasında tedavi edecek iyi yetişmiş doktorlarımız kalmayacak. Halk için her şey artık daha ucuz ve kolay erişilebilir. İsteyen istediği yerde muayene olabiliyor, yakında isterse alanında nam salmış, dünya çapında araştırmalar yapmış hocaları, profesörleri bile istediği zamanda ayağına getirtecek. Az kaldı. Bir zaman gelecek cerrah yapacağı büyücek bir ameliyat karşılığında anca elli lira alacak ve işte o zaman o cerrah artık ameliyat yapmayacak.
Şimdilerde meslektaşlarım kapı ebatlarıyla uğraşır oldular. Duvar ustalarıyla götürü usulü yapılacak kapı genişletme işleminin ederinin pazarlığını yapıyorlar. Belki de kapı yapılsa bile 3 Ağustos’tan sonra o kapılara kilit vurulacak ki doktorlar mesleklerini layıkıyla, istedikleri gibi icra edemesin, hasta ihtiyacı olduğunda ve istediğinde bedelini ödeyerek istediği hizmeti satın alamasın, hepimiz devlet hastanelerindeki kalitesi her gün düşen ama nicelik olarak artan sağlık hizmetine mahkum kalalım diye.
Doktor yılların emeğinin karşılığını isteyemiyor ama inanın ki duvar ustaları yövmiye pazarlığında dediklerinden bir kuruş aşağıya inmiyorlar.
Balıkların kimi öldü, kimi depresyona girdi. Benim aklım depresyona girmiş balığı almıyor. Belki yerlerine yenileri gelecek, belki de gelmeyecek. Balıkların gözüne flaş patlatılması gibi bedel ödenmeksizin günde yüz küsur hasta tarafından türlü çeşit taciz edilen doktorlar depresyonun en koyu derinliklerine doğru gömülüyorlar, bunu kimse duymak ve bilmek istemiyor. Emin olduğum bir şey var ki ben kendimi bir doktor olarak işini artık sevmeyen, depresyonda bir doktora emanet etmek istemem.
Tuhaf bir Hayat Bilgisi dersi oldu, neyse. Olur arada böyle. Genelde de cuma günleri oluyor, haftasonunun gelmesi aklımı karıştırıyor galiba.
Şimdi tenefüs zamanı. Yaşınıza hürmeten bizim okulda tenefüslerde sigara içmek serbest. Ben içmiyor olsam bile. Kocaman adamlarsınız, neyin iyi neyin kötü olduğunu ben öğretecek değilim size.