Mor Fil’in Seyir Defteri

~ Kendi kendime, öylesine…

Mor Fil’in Seyir Defteri

Tag Archives: St. Germain

PARIS – II

21 Perşembe Tem 2011

Posted by Selgin BİBER in Neresi

≈ 3 Yorum

Etiketler

Champs-Elysees, Gertrude Stein, kruvasan, LIDO, Luxembourg Bahçeleri, Montparnasse Bienvenüe, paris, Paris metrosu, Sorbonne, St. Germain

Hani, biliyorum…muhtemelen yarın ben de bu sıcağa lanet ediyor olacağım ama bugün kararlıyım, keyfini çıkaracağım. Yarın söz, sıcağa küfredeceğim.

Paris’e her zaman olduğu gibi iş sebebiyle gittim. Söz konusu iş olunca insan şöyle bir ferah ferah gezemiyor. Gezip gördükleri de koşturmaca içinde kaçak göçek oluyor. Benim bu gidişlerim bir bakıma, artık ne zaman olur bilmem, daha sonraki gideceklerimin ön hazırlığı. Mesela şimdi Paris’te metroyla bir yerden bir yere nasıl gidileceğini sorsunlar, takır takır anlatırım. Olaya öyle hakimim yani. Halbuki otelde concierge’de Paris metrosunun örümcek ağını andıran haritasını ilk elime aldığımda feleğim şaşmıştı.

Daha önceki yazıda zaten bir yeri göremediğimi yeterince yazmıştım. Yinelemeye gerek yok. Yediklerimi de anlatmamalıyım. Şunu bilesiniz ki anlatmamak için de çok zor tutuyorum kendimi. Hele bir şarap sevdalısı olarak içtiğim Bordeaux, Cotês du Rhone şaraplarını, Merlot’nun lezzetini, insanların sıcaktan telef olup 15.000 kişinin öldüğü 2003 yazının üzümlerinden yapılma şarapların damakta bıraktığı keyfi hiç anlatmamalıyım. Grubumuzdakilerin escargoları bayıla bayıla yemelerine, buzlar içinde servis edilen istiridyelerin tereyağı ve esmer ekmekle nasıl servis edildiğine, en başarılı steak tartarın L’Eccluse’da yeneceğine ama La Couple’daki karışımın da baharat açısından oldukça başarılı olduğuna, acıkılınca yol üstü bir kafede çikolatalı kruvasanı kahveye batırıp yemenin nasıl insanı rahatlattığına, Rotatouille ile servis edilen Antep fıstıklı Morina balığı sırtını yerken çocuklarla filmi her seyredişte damakta hayal edilen tadın gerçekten duyumsanmasının insanı nasıl mutlu ettiğine, aramızdan bazılarının iki porsiyon ördeği mideye indirdikten sonra mide fesadı geçirme tehlikesiyle karşıkarşıya kalıp uyumak için yüz mekik çekmesine, creme brulee’nin en mükemmelini hangi restaurantta yediğimize karar veremememize hiç ama hiç değinmemeliyim. Sadece ve sadece bu beş günün sonunda o çok övündüğümüz mutfağımızla aslında sadece beslendiğimizi, oysa dünyada birilerinin yemek yaparak gerçekten bir sanat icra ettiğini ve damak zevki anlamında onların yemek yediklerini söylemeliyim.

Pöff…ne berbat bir snobluk vesselam. Yapacak bir şey yok, doğruya doğru…

LIDO

Malum, Paris’in kabereleri meşhurdur. Aziz yağmur yüzünden Camps-Elysees’de şöyle salına salına yürüyüp, üstüne müze gezer gibi Louis Vuitton’u dolaşamadıysak da bir gece LIDO’ya show seyretmeye gittik.

Fiyatını duyunca önce şöyle bir duraladık ama bir dahası olmaz diye cebimizden paraya kıydık. Gruptan birkaç kişi daha önce gördüklerini öne  sürüp gelmedi. Ben de biraz paradan, biraz da gideceğimiz showun geç saatte olmasından tereddüt ettim. Neyse sonunda birkaç kişi gittik işte.

Yerimiz rezervasyon bizim adımıza bu konularda tecrübeli biri tarafından yapıldığı için çok güzeldi. En ön, en orta, en sevdiğimden.

Show için yorumlarıma gelecek olursak…güzeldi ama o kadar. Öyle çok etkileyici filan değildi. Bazı dansçı kızlar ve erkekler çok sıradan ve o showda olmaması gerekecek kadar uyumsuzdu. Kostümler etkileyiciydi. Dansçıların memeleri sanırım izleyen kimse üzerinde derin bir etki bırakmadı. Tavandan sallanan kumaşlarla gösteri yapan Ronaldo benzeri dansçının belki daha başarılılarını Adam & Eve otelde seyretmiştik. Baş bayan dansçı güzeldi ama öyle bir show için fazla soğuktu. Bir arkadaş yıllar önce seyrettiği showdaki kısa saçlı aktristin çok daha iyi olduğunu söyledi.

Asıl bir pandomimci ya da kuklacı, hangisi doğru niteleme emin olamadım, iki başlı bir heykel performansı yaptı, showun herhalde hepimizi en etkileyen kısmıydı.

Kostümler çok gösterişliydi. Belki sadece kostümleri seyretmek için bile gidilebilirmiş. Gittik, bizim de içimizde kalmadı.

http://www.youtube.com/watch?v=gjfAdsYnggs&feature=related

LUXEMBOURG BAHÇELERİ

Altı üstü kongre merkezinden (Porte de Versailles) metroya binip Montparnasse Bienvenüe’de inecek ve yürüyecektim. Bazı günler yağmur yüzünden değil caddelerde yürümek, metroya kapağı atmak bile çok güçtü. Sonunda dün, yağmur arada tehditvari çiselese de, St Germain’e gitmeye azimle karar verdim. Bir gece önce LIDO yüzünden gece iki buçuk gibi yatmış, sabah da yedide kalkmıştım. Esasında yorgunluktan resmen yıkılıyordum. Neyse söylediğim yolu takip ederek önce Luxembourg Bahçeleri’ne sonra da Sorbonne’ a gittim, çocuklar için kapısına el sürdüm. St Germain’e gitmeye vakit kalmadı. Luxembourg Bahçeleri’nde havuzun kenarında en azından bir yarım saat oturabilmeyi isterdim.

Toparlayacak olursam Paris’e gittim, pek bir şey görmeden geri geldim. Yaptıklarımın yanında yapamadıklarımı, göremediklerimi sıralarsak;

–         bir tane bile müze görmedim

–         en azından Hüseyin Çağlayan’ın sergisini görseydim, olmadı

–         Eyfel’in kenarından araçla geçtim, yanında bile duramadım

–         Bir sabah Seine nehrinin kenarında yürüyüp, Paris’in sabah mahmurluğunu göremedim

–         Galerie La Fayette’te dolaşıp alış-veriş yapamadım

–         Champs-Elysees’de yürüyemedim

–         Notre Dame Katedrali’nde bir mum yakamadım

–         Bastille’e gidip bugünkü demokrasimiz için şükredemedim

–         St Germain’de şöyle bir kafede oturup doya doya üstatları geçmişe dair hayal edemedim

–         Gertrude Stein’ın anısına 27 Rue de Fleurus’u bulamadım.

 

*

Öyle ya da böyle geçti gitti. Bana da İstanbul akşamında balkonda oturup kadehimde gözyaşları ağır ağır süzülen yakut renkli, dolgun tatlı Cotês du Rhone’umu yudumlarken bu satırları yazmak kaldı.

Bu bloga eklenen en son yazılardan haberdar olmak ister misiniz? Lütfen posta adresinizi bırakın.

Diğer 682 aboneye katılın

BEN DE BURADAKİ KİTAPLARI OKUMALIYIM DİYORSANIZ…


idefix Satış Ortağı

Ne aramıştınız?

Mart 2023
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  
« Haz    

günceller

actifry Alzheimer Hastalığı Antakya barcelona barış bıçakçı benjamin parzybok Berlin bira Birecik blog bulgur pilavı cenevre cevizli ekmek diyet domates domatesli ekmek domingo kitap e-ekmek atölyesi ekmek ekmek makinası günün menüsü havaalanı hayaller imza: karın Islak Köpek Kokusu Kadıköy kadınlar kek kitap eleştirisi kitaplar kitap tanıtımı kitap yorumu koltuk kopenhag kurabiye kızlar lazanya lezzetli öyküler makarna Mathias Enard mayalı hamur mutfak New York Norveç okuma listesi okur notu paris patates peynirli ekmek pilav rejim roka salatası rüya Selimiye sevdiklerim seyahat Siri Hustvedt su süt tavuk Tirza unutmak uçak walter benjamin yaşlılık yekta kopan yumurta YİTİK ÜLKE çocuk çocuklar örgü öykü İmza: Kızın İstanbul şarap

Son Beş Yazı

  • LVIV – UMOS 6
  • KOPENHAG – UMOS 5
  • SÖĞÜT / SELİMİYE – UMOS 4
  • PAMPOROVO – UMOS 3
  • Perde Arası

Ne hakkında yazmışım

  • Alıntı
  • Bilimsel sekmeler
  • Bir Film Hakkında
  • Bir Kitap Hakkında
  • Bir Kişi Hakkında
  • Bugün Ne Pişirsem
  • Dialoglar
  • Ekmek
  • Neresi
  • SAĞLIKLI BESLENME, SAĞLIKLI YAŞAM
  • Sağlıklı ve Lezzetli
  • UMOS
  • UYGUNSUZ ÖYKÜLER
  • YAŞ ALMA
  • Yemek Tarifi
    • Klasik kokteyller
  • ZGZT
  • İşte Öyle Bir Yazı
    • Yazı Egzersizleri

Gelenler gidenler...

  • 836.170 hits

Off ne yazıymış ama… kaçırdıysan hâlâ okuyabilirsin

  • ANGOSTURA BITTERS
  • İKLİMLER / André MAUROIS
  • VEDAT MİLOR, ÇİBÖREK ve SONRASI
  • UYANIKKEN KABUS GÖRMEK
  • BENİM KAHVALTIMIN GLİSEMİK İNDEKSİ DÜŞÜK OLSUN
  • INCENDIES
  • CAVA CODORNíU - BARCELONA
  • EKONOMİNİN KISA TARİHİ -Niall KISHTAINY (okuma notları)
  • KIZARTMADAN, AZ YAĞLI KADINBUDU KÖFTE
  • BERGAMUTLU PİLAV VE KUZU FIRIN

Blogroll

  • Atalet
  • Ayşe'nin Kitap Kulübü
  • Banu'nun Dünyası
  • Bir Tek Aşk
  • KakaraKikiri
  • Lale'nin Bahçesi
  • Leylak Dalı
  • Mindmills
  • Qunegond'un Penceresinden

Gevezelikler

Hata: Twitter yanıt vermedi.Lütfen birkaç dakika bekleyip bu sayfayı tazeleyin.

Geçmiş Zaman Olur Ki…

Her hakkı saklıdır…

Bu blogda yayınlanan her tür yazının, blog yazarı tarafından başka bir kaynak gösterilmedikçe, her hakkı saklıdır. İzinsiz olarak kısmen alınmamalı ve çoğaltılmamalıdır. Aksi takdirde gerekli işlem yapılacaktır...

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

  • Takip Et Takip Ediliyor
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Diğer 618 takipçiye katılın
    • WordPress.com hesabınız var mı? Şimdi oturum açın.
    • Mor Fil’in Seyir Defteri
    • Özelleştir
    • Takip Et Takip Ediliyor
    • Kaydolun
    • Giriş
    • Bu içeriği rapor et
    • Siteyi Okuyucuda görüntüle
    • Abonelikleri Yönet
    • Bu şeridi gizle
 

Yorumlar Yükleniyor...