Etiketler
Bir sürü blog yazısı yazılmak için sıra bekliyor. Misal Midilli’ye dair henüz yazamadım. Üstüne bir de İzmir’e gittim, geldim.
Ardı ardına filmler seyrettim, seyrediyorum. Kimini beğendim, kimini beğenmedim. Beğenmediğimi söyleyip geçebilirim ama beğendiklerimi anlatmalıyım size.
Sonra basit yemek tarifleri verecektim, örneğin domatesli pilav. Vakti geçiyor bile.
Okuduğum kitaplara dair yazamıyorum çünkü elimdeki Stephen King bir türlü bitemedi. Hayırlısıyla bu hafta sonu biterse bir de onun üstüne uzun uzun yazacağım.
Bir kere daha rejime başladım ama bu sefer kararlıyım. En az sekiz kilo vermeyi hedefliyorum. Hayatımdan börek vs.yi çıkarmaya karar verdim. Benim için kiloların sorunu olduğunu düşündüğüm bir tek o kaldı. Baktım olmadı sonra bir şey daha var ama o kesinlikle tatlı değil. Tatlıyla hiç hoşlaşmam, öyle ki nar, olmamış ham dışında meyve bile yemem.
Karar vermek kolay da uygulamak zor. Tabii bir de dış etkenler var.
Bu sabah ofise gelirken kendimle çok mücadele ettim, pastaneye uğrayıp bol yağlı, kıymalı kol böreği almamak için ve almamayı başardım. Alt ofise indim, kendime kepekli ekmeğe tost yapacaktım. Yemekhaneye doğru ilerlerken Emel’in odasına uğradım ve masasında en büyük boy borcam dolusu kalbura bastıları gördüm. Çarşı işi olsa dönüp bile bakmazdım ama bunlar Emel’in kalbura bastısıydı. Pardon, rendeye bastı demeliydim.
Çift kaşarlı, yağsız kepekli tostu yedim ve ne yazık ki Emel’in rendeye bastı sabatojına karşı koyamadım.
Sonra dedim ki, Emel yaz tarifi…
Emel gibi arkadaş kişini başına gelir mi bilmem. Satırlardan siz de anlayacaksınız kıpır kıpır, enerjik, inanılmaz pozitiftir. Kimin bir derdi olsa hemen Emel’e gider. Bu giyeceğiniz elbise yle ilgili tavsiye için de olabilir, pantolonunuzdaki çıkarmadığınız leke için de… Ne kadar içten olduğunu anlatmak inanın çok zor. Tanımak lazım… öyle biri.
Rendeye Bastı’nın bizim ofisteki varlığının sebebi de şuydu: Dün öğlen yemeğinde kalbura bastı varmış ve tabii ki de güzel değilmiş. Birisi Emel’e “Seninki çok güzeldi,” demiş ve elbette Emel dün akşam eve gider gitmez derhal işe koyulmuş.
Bu tatlı ismi annelerimizden günümüze Kalbura Bastı olarak gelmiş.
Bu devirde kimsenin mutfağında kalbur malbur yok yada en azından benimkinde yok.
Bu durumda bu tatlının hakkını vermek için bi koşu Eminönü’ne gidip dükkanlarda kalbur aramam gerekiyordu.
Buna da bitürlü zaman olamadı ,ben de günümüz çalışan kadınının kıvrak zekasını kullandım.
Her mutfağın olmazsa olmazı rende burada devreye giridi ,40 yıllık kalbura bastı oldu sana rendeye bastı. J
Tarife gelince;
Şerbet Malzemesi;
2,5 bardak toz şeker
3 bardak su
Bir yemek kaşığı limon suyu
Hamur Malzemesi
2 bardak sıvıyağ,
1 bardak süt,1
paket kabartma tozu
Un (un miktarını bilemiyorum aldığı kadar yani klasik kulak memesi kıvamı diyelim)
Tüm malzemeler iyice yoğurulur, sonra bu hamurun içine elle ufalanmış dişe gelecek büyüklükte bol ceviz koyulur, ceviz ve hamur yoğurularak karıştırılır.
Hamurdan ceviz büyüklügünde parçalar alınıp avuç içinde düzleştirilip sonra rende üzerine bastırılarak rendenin deliklerinin hamurun üstüne şekil vermesi sağlanır.
Rende üzerindeki hamur rulo yapılarak gevşekçe rendeden alınır ve fırın tepsisine konur.
Bu tariften ben 32 ile 36 adet kurabiye çıkarabiliyorum.
180 derece fırında üsteleri ve altları pembeleşene kadar pişirilir.
Fırından çıkan malzemeler şerbet ile buluşur ve tatlı son J
Gelelim püf noktasına
Şerbet soğuk kurabiyeler ılık olacak.
Afiyet Olsun.
Sevgiler
Emel
Rejimin ilk gününde biri sabahki tostun, diğeri öğle yemeğinin ardından olmak üzere tabakta gördüğünüz iki taneyi mideye indirmiş bulunmaktayım. Durum budur….