Etiketler
Boksör Bözek, domingo kitap, Işınlanma Kazası, Jose Saramago, Kâbil, kitaplık kurdu, Ned Beauman, Survivor, tevazu, yüksek ego, şımarık
– Durum bildirimi yazmayalı uzun zaman oldu. Belki de bir yıl. Dialogları da uzun zamandır ihmal ettim. Olmadı mı olmuyor, yapacak bir şey yok.
– Kem, okul gezisiyle Çanakkale’ye gitti. Normal şartlarda bizi sürekli tımalayan Defi kendi kendine takılıyor. Tuhaf, yorumlanması güç bir durum Kem’le oldum olası iyi geçinmişlerdir, major bir sorun yaşamamışızdır. Kem, küçükken olduğu gibi bir durum yaşıyoruz. Sanki, bir çocuk hiç çocuk, lafının sağlamasını yaşar gibiyiz. Aman, diyeyim… onlar sağlıklı olsunlar ve bizi sürekli tırmalasınlar…
– Evden başka bir haber yok. Benim her hafta seyahatim var. Geçen hafta bildiğiniz üzere Adana’daydım, bu hafta İzmir’e gidiyorum.
– Bu sabah gazetede THY’nin check-in sırasında doktor olduğunu belirten yolcuya 5000 mil vereceğini, böylelikle uçakta yolcularla ilgili bir sağlık problemi olduğunda doktor anonsuna gerek kalmayacağı çünkü doktor yolcunun yerinin uçuş personeli tarafından önceden biliniyor olacağı yazıyordu. Kesinlikle benden ilham almamışlardır ama iyi çözüm bulmuşlar.
– İğneler’in artık bir yayınevi var. Sanırım Ekim gibi basılmış olacak. Bu arada 5 başka yayınevinden de yanıt beklemeye devam ediyorum. henüz sözleşme imzalanmadı.
– Bu durumda yeni dosya için çalışmaya başlamalıyım. Kafamda bir sürü şey var ama biri beni fena halde cezbediyor. Elbette, yine bir tasarım işi olacak. Bir çeşit koleksiyon yani…
– Okumak bazen iyice ağır basıyor. Şimdilerde bir kitap kulübü içinde hissediyorum kendimi. Aslında tam anlamıyla bir kulüp oluşumu söz k0nusu değil. Lakin, KİTAPLIK KURDU‘nun diğer takipçileriyle aşık atmak güç. Bundan öncesinde ve aslında hali hazırda etrafımdakilere kıyasla tereddütsüz en çok okuyan olduğumu söyleyebilirdim ancak KİTAPLIK KURDU’ndakilerin yanında soluğu kesilmiş kaplumbağa gibiyim. Ben ayda dört okuduğumda seviniyorsam, kursağımda kalıyor, onlar çünkü bunu haftada yapıyorlar.
– Tamamına olmasa da OKUMA LİSTEM’in büyük kısmına riayet ettiğimi söyleyebilirim. Beşinden üçünü okudum, araya üç tane de ekstra sıkıştırdım. Parfümün Dansını erteledim yine, elim varmadı.
– Kâbil / Jose Saramago, uzun zamandır merak ettiğim bir kitaptı. Bir arkadaşım, dili konusunda beni uyarmıştı ama çeviri öyle başarılıydı ki, agrammatik yapısına rağmen kitabın dili beni hiç rahatsız etmedi. Okuduğum ilk Saramago kitabıydı bu ve diğerlerini de hızla okumaya karar verdim. Şeytanın avukatı bakış açısıyla yaradılıştan başlayarak şimdiye değin din adına bize öğretilegelenlerin başarılı bir tartışmasıydı. Yine de inançlılar için yaralayıcı olabileceğini söylemek gerek…
– Geçen hafta Kelebeğin Rüyası’na bilet bulma derdinden bayağı bir erken gitmiştik. İhtiyaçtan değil, sırf zaman geçirmek için kitapçıya gittik ve ben hiç aklımda olmayan bir kitap aldım. Işınlanma Kazası / Ned Beauman. Temelde buna sebep kitabın 2012 Man Booker finalisti olmasıydı. Bir çeşit merak. Meğer zat, geçtiğimiz yıllarda uzun zaman raflarda gördüğümüz Boksör Böcek’in yazarıymış, 25 yaşında bilmem kaç ödül almış, filan. Tabii bir de Domingo kitabı olması da kitabı almamda önemli bir etkendi. Okudum ama bitsin diye adak adadıklarımdandı. Görev bilinciyle, hep bir numara olacak ve ‘işte boşuna katlanmamışım,’ diyeceğimi umut ederek okudum ama olmadı. Belki oldu ve benim beynim had safhada uyuşmuş olduğu için fark edemedim. Hani, malum ukalayım ya, anladım ben niye Man Booker’ı bu kitaba vermediklerini. Bence yazarın kafası nasıl karşıksa öyle olur olmadık, ilgili ilgisiz anlatmış da anlatmış. İyi bir temizlik isteyen kitaplardandı. Diyeceğim o ki, sakın arka kapağına aldanıp da kitabı okurken eğleneceğinizi filan sanmayın. Size sadece kalsa klasa bir bunaltı hissi kalacaktır.
– İyi kitapların kıymetini anlamak için bazen iyi olmayan kitapları da okumak gerekiyor, tıpkı iyi şaraptan anlayabilmek için tadı ehven olanı da bilmek gerekmesi gibi.
– Dün birisi (Survivor’da Dağhan) “fazla tevazu egonun ne kadar yüksek olduğunu gösterir,” gibisinden bir şey söyledi. Genelde biz yüksek egoların şımarıklık olarak tezahürüne alışık olduğumuz için bu konuda düşünmenin iyi olacağına kanaat getirdim.
Öyle yani…